Baranat’ın Duaları

Orijinal Adı:

Bulunduğu Oyunlar:

Kitap Kategorisi:

Çevirmen:

Orjinal ismi: The Prayers of Baranat

Çeviren: Ahmet Taha Altuğ

 

Geleneksel Bir Söylence

Leydi Genevrah konağından kaçırılıp fidye için rehin tutulduğunda annesi, leydiyi kurtaran kişinin onunla evlenmesine ve toprakların varisi olmasına müsaade edileceğini haber saldı. Ne yazık ki o sıkıntılı günlerde adam kaçırmalar, cinayetler ve hırsızlık had safhadaydı ve böyle görevlere uygun güçlü maceracı kıtlığı vardı. Aslına bakılırsa çağrısını yanıtlayan tek kişi Baranat adında, bir deri bir kemik, ufak tefek bir delikanlıydı.

“Şüphesiz cesursun fakat korkarım ki hayatta kalmayı başaramayacaksın,” dedi yaşlı kadın. “Yani kızım savaş hünerleri efsanelere konu olan Coribael kardeşler tarafından kaçırıldı sonuçta.”

“Leydim,” dedi Baranat. “Doğduğumda Vivec, Almalexia ve Sotha Sil tarafından kutsandım ben ve de azizlerin kulağı bendedir. Eğer herhangi bir sorunla karşılaşırsam arayışıma yardımcı olmaları için onlara sesleneceğim.”

Şüpheli ancak başka umudu da olmayan yaşlı kadın, dört kardeşin kampının kuzeyde olduğunu belirterek Baranat’ı uğurladı. Kampın merkezinde kardeşlerin en büyüğü ve en güçlüsü olan Airen Coribael, Leydi Genevrah’ı bizzat tutuyordu. Her bir kardeşi vadi boyunca farklı birer noktayı koruyordu. Baranat leydiyi kurtarmak için her birini mağlup etmek zorunda kalacaktı.

Baranat, kardeşlerden ilkinin nöbet yerine gelmeden önce kuzey bataklıklarında çokça yol tepti. Orada kardeşlerden en küçüğü Vanis Coribael’i davetsiz misafirlere karşı vadiyi gözetlediğini gördü. Vanis rüzgârdan daha hızlı olmasıyla, onlar silahlarını kınından bile çıkarmadan düşmanlarını yenebilen bir savaşçı olmasıyla bilinirdi.  Baranat acınası, ucuz demir kılıcına bir göz attı ve azizlere dua etti.

Aziz Hacı Veloth, parlak cübbeler içinde Baranat’ın önünde belirdi ve yüzüne gülümsedi. “Baranat, kılıcını indir, seni şimşekten hızlı kılacağım.”

Baranat kılıcını bıraktı ve Vanis’e saldırdı, öyle hızlı hareket ediyordu ki adımlarıyla bir yaprağı bile hışırdatmadı. Vanis, kaşla göz arasında Baranat’ın ellerinde can verdi. Maceracı, en küçükten bir büyük Coribael kardeşe ulaşıncaya dek yolculuğuna devam etti, Vanis kadar hızlı ancak çok da güçlü olan Feryn sadece iki parmağıyla bir trama çalısını köklerinden sökebilirdi. Baranat dev Feryn Coribael’i görünce korkudan titredi ve saklandı. Genç maceracı azizlere tekrar dua etti.

Aziz Lider Nerevar, altın zırh kuşanmış halde Baranat’ın önünde belirdi ve yüzüne gülümsedi, “Baranat, seni yüz savaşçıdan güçlü kılacağım.”

Baranat, Feryn’e doğru koşup toza dönen iri bir kaya parçası yardımıyla vurduğu gibi devi devirdi. Feryn ayağa kalkmaya çalıştı ama Baranat onu seksen yedi parçaya ayırıp vadi boyunca dağıttı. Feryn’in nöbet yerinin ötesinde en büyükten bir küçük Coribael kardeş Horis’in nöbet tuttuğu köpüren bir nehir vardı. Kardeşi Vanis’ten hızlı, Feryn’den güçlü olan Horis öyle dirençliydi ki Dagoth Ur’un lavında Padomaik Okyanusu’ndaymış gibi yüzebiliyordu. Baranat asgari seviyede olan kendi acıya katlanma gücünü düşündü ve yardım için azizlere dua etti.

Aziz Şehit Roris, ışıldayan mücevherler gibi bir tenle Baranat’ın önünde belirdi ve yüzüne gülümsedi, “Baranat, seni Oblivion’ın kalbi kadar direngen kılacağım.”

Baranat, Horis’e doğru koştu ve ikisi de püsküren nehre daldı. On iki saat boyunca suyun altında birbirleriyle güreştiler, ta ki Horis nefesini daha fazla tutamayıp boğuluncaya dek. Baranat nehirden çıktı ve kampa ulaşıncaya kadar vadi boyunca yoluna devam etti. Airen Coribael’in ta kendisi oradaydı ve Baranat’ın, içinde ya Leydi Genevrah’ın ya da birkaç iri kedinin bulunduğunu sandığı kıpırdanan bir çuvalın başında duruyordu. Genç maceracı, kardeşlerin en hızlı, en güçlü, en dirençli ve en yetenekli savaşçısı Airen Coribael ile vuruşma ihtimali karşısında cesaretini kaybetti. Yardım için azizlere dua etti.

Aziz Adil Olms, bir alev parlaması içinde Baranat’ın önünde belirdi ve yüzüne gülümsedi, “Baranat, seni savaşta daedranın en tehlikelisinden daha kurnaz kılacağım.”

Baranat kampa doğru sakince yürüdü ve Airen Coribael ile kavgaya tutuştu. Dövüş yedi gün sürdü ve altısında Airen üstün geldi. Airen, Khajiit’in Şişirenpençe dediği aritmik dövüş tekniğini kullanarak tekmeler ve yumruklar yağdırdı; büyük Nordik savaşçıların tüm usullerinde savuşturdu ve karşıladı; aylar göğe yükselip gökten düştükçe dengesini, düzenini, hızını, kuvvetini, zamanlamasını ve taktiklerini korudu. Fakat yedinci günde, tam da Öldürücü Darbe’sini indirmeye hazırlanırken gözleri fal taşı gibi açık, aniden durdu. Kan yüzünden çekildi ve içine düştüğü tuzağı fark etti. Kaçışı olmayan bir tuzak… Baranat, elinin üç çabuk hareketiyle birinci gün başladığı eski Kızılmuhafız dövüş tekniği Kan Döngüsü’nü tamamladı. Airen Coribael bir daha nefes almadı.

Genç maceracı Leydi Genevrah’ın kıvrıldığı çuvalı açmaya koştu. İlk şaşkınlığı… Bir dreugh’e benzeyen çirkince bir yüzü vardı ve leydi onu oyalandığı için azarlamaya başlayınca fark etti ki çok, çok, çok sevimsiz bir kişiliği vardı ayrıca. Birkaç günün ardından yaşlı kadının konağına döndüklerinde keşfetti ki miras alacağı malikâne on yıllardır kavruk fırtınalarına maruz kalmaktan ve verimsiz mahsulden son derece kötü haldeydi.

Aziz Bilge Delyn, gökteki bir buluttan genç maceracıyı bunca zaman izledi ve yüzüne gülümsedi, “Baranat, savaşmadan önce ne için savaştığını öğren!”