Antik Dwemer Hikayeleri 1 – Zarek’in Fidyesi

Orijinal Adı:

Bulunduğu Oyunlar:

Kitap Kategorisi:

Çevirmen:

Kitap Künyesi
Oyunlar : ESO, Morrowind, Oblivion, Skyrim
Çevirmen: Yalçın Özveren
Orijinal İsim: Ancient Tales of the Dwemer, Part I: The Ransom of Zarek

Jalemmil, bahçede duruyor ve uşağın kendisine getirdiği mektubu okuyordu. Elindeki buketi yere düştü. Sanki bir anlığına kuşlar ötmeyi kesmiş ve gökyüzünden bir bulut geçmiş gibiydi. Özenle yapılmış ve işlenmiş sığınağını karanlık basmış gibi görünüyordu.

“Oğlunuz elimizde,”yazıyordu. “Fidye talebimiz hakkında kısa süre içinde sizinle irtibata geçeceğiz.”

Zarek, hiçbir zaman, Akgun kadar ileriye gitmemişti. Yoldaki eşkıyalardan biri, muhtemelen Orklar ya da lanetlenmiş Dunmer’lar, iyi durumdaki nakliyeyi görmüş ve onu kaçırmış olmalılardı. Jalemmil, destek almak için bir direğe sıkıca tutundu, oğlunun zarar görüp görmediğini merak ediyordu. Sadece bir öğrenciydi, zırhla kuşanmış adamlara karşı savaşacak tipte birisi değildi. Acaba onu dövmüşler miydi? Bir annenin kalbi, böyle bir durumun hayaline bile dayanamazdı.

“Bana fidye notunu bu kadar çabuk yolladıklarını söyleme,” dedi aileden bir ses ve tanıdık bir yüz çalıların arasında belirdi. Bu Zarek’ti. Jalemmil, gözyaşları yanaklarından süzülürken oğlunu kucaklamak için koştu.

“Ne oldu?” diye ağlıyordu. “Kaçırıldığını sanıyordum.”

“Öyleydi,” dedi Zarek. “Dev gibi üç Kuzeyli Frimvorn Geçidi’nde karavana saldırdı. Kardeşler, öğrenebildiğim kadarıyla isimleri; Mathais, Ulin ve Koorg. Bu adamları görmeliydin, anne. Her biri ön kapıdan geçemeyecek kadar büyüktü.”

“Ne oldu?” diye tekrarladı Jalemmil. “Kurtarıldın mı?”

“Bunu bekledim durdum ama size bir fidye notu göndereceklerini ve senin nasıl endişeleneceğini biliyordum. Bu yüzden, Akgun’deki akıl hocamın bana sakin olmak, etrafı incelemek ve rakibin zayıf noktasını aramakla ilgili söylediklerini hatırladım,” diyerek sırıttı Zarek. “Gene de vaktimi aldı çünkü bu adamlar, gerçek canavarlardı. Sonra onların birbirlerine böbürlenmelerini dinlerken, kibirlerinin zayıf noktaları olduğunu fark ettim.”

“Ne yaptın?”

“Beni, Cael’in biraz uzağındaki, geniş bir nehre yukarıdan bakan, yüksek bir tepenin üstünde bulunan, ormandaki kamplarına zincirlemişlerdi. İçlerinden Koorg’un bir saat içinde karşı kıyıya yüzüp geri gelebileceğini söylediğini duydum.

“Ben, yarım saat içinde karşı kıyıya yüzüp geri gelebilirim, dedim.”

“İmkansız, dedi Koorg. ‘Senin gibi bir bebeden daha hızlı yüzebilirim.”

“Böylece, kayalıklardan ortadaki adaya kadar yüzüp geri gelme konusunda anlaştık. Nehre atlayacağımız yere giderken, Koorg, yüzmenin önemli noktaları hakkında öğütler vermeye başladı. Azami sürat için kolların ve bacakların uyumlu hareket etmesinin önemi, hızının ve nefesinin kesilmemesi için yalnızca üçüncü ya da dördüncü kulaçta nefes almanın gerekliliği hakkında şeyler söyledi. Başımı sallayarak, bütün bu önemli noktalara katıldığımı belirttim. Sonra kayalıklardan suya daldık. Bir saatten biraz daha fazla bir sürede adaya gidip geri döndüm ama Koorg dönemedi. Kafasını zemindeki kayalıklara çarpmıştı. Su altındaki kayaları açığa çıkaran dalgalanmaları fark etmiş ve sağ taraftaki kayalığı seçmiştim.

“Ama sen döndün?”diye sordu Jalemmil, hayretler içinde. “O vakit kaçmadın mı?”

“Kaçmak çok riskliydi,” dedi Zarek. “Beni kolaylıkla yeniden yakalayabilirlerdi ve Koorg’un kaybolması konusunda suçlanmayı da istemiyordum. Ona ne olduğunu bilmediğimi söyledim, bir süre için onu aradılar, sonra yarışı unuttuğuna ve avlanmak için kıyıya yüzdüğüne karar verdiler. Yüzerken bir an bile gözden kaybolmadığım için, Koorg’un kaybolmasıyla ilgili bir şeyler yapmış olacağım akıllarına bile gelmedi. İki kardeş, kaçamayacağım bir yere, uçurumun kenarına kamp kurmaya başladılar.

“Kardeşlerden biri, Mathais, toprağın kalitesi ve aşağıdaki körfezi çeviren kayaların kademeli olarak eğilmesi konusunda yorum yapmaya başladı. Yarışmak için kusursuz bir yer, dedi. Spor konusunda çok cahil olduğumu söyledim ve o da bana koşmanın yöntemlerini anlatmaya başladı. Burnundan nefes alıp ağzından vermesi gerektiğini gösterirken, suratı komik şekillere bürünüyordu. Koşarken, kişinin dizini doğru açıyla nasıl bükeceğini, ayağı düzgün biçimde basmanın önemini, en önemlisi, kazanmak isteyen kişinin büyük ama çok yorucu olmayan adımlar atması gerektiğini açıkladı. Yarışta, ikinci sırada koşmanın fena bir şey olmadığını, kişiye yarısı bitirmek için güç ve irade sağladığını söyledi.

“Hevesli bir öğrenciydim ve Mathais, karanlık çökmeden önce koyun etrafında kısa bir yarış yapmamıza karar verdi. Ulin, dönerken biraz yakacak odun getirmemizi söyledi. Bir anda aşağıdaki uçurumun kenarındaki yoldan aşağıya inmeye başladık. Nefes, yürüyüş ve ayak basma hakkındaki tavsiyelerine uydum ama başından beri bütün gücümle koştum. Çok daha uzun ayakları olmasına rağmen ilk köseyi dönerken birkaç adim öndeydim.

“Gözleri beni takip ettigi için, Mathais, benim üstünden atladığım kayadaki yarığı görmedi. Bağırmak için hiç şansı olmadı ve uçurumdan düştü. Kampa dönmeden önce Ulin’e dal parçaları toplamak için birkaç dakika harcadım.”

“Boşu boşuna oyalanmışsın,” diyerek kaşlarını çattı Jalemmil. ” Kaçmak için kesinlikle iyi bir zamanmış.”

“Öyle düşünebilirsin,” diye katıldı Zarek. “Ama araziyi görmeliydin – birkaç büyük ağaç ve çalılardan başka bir şey yoktu. Ulin, yokluğumu fark eder ve çok geçmeden bana yetişirdi. Ve Mathais’in yokluğunu açıklayamazdım. Buna rağmen çevrede yaptığım kısa süren bir araştırma bana yakındaki ağaçları gözleme şansı verdi ve nihai planımı yaptım.”

“Kampa birkaç çalı çırpıyla döndüğümde, Ulin’e Mathais’in büyük ölü bir ağacı arkasında sürükleyerek yavaş yavaş geldiğini söyledim. Ulin kardeşinin gücüyle alay etti ve onun canlı bir ağacı köklerinden söküp ateşe atmasının çok zaman alacağını söylediğinde, böyle bir şeyi zaten kimsenin yapamayacağını söyledim.

“Sana göstereceğim, dedi ve hiç çaba harcamadan on adım uzunluğundaki bir ağacı kökünden söktü.

“Ama bu neredeyse bir fidandı, diye itiraz ettim. ‘Senin gerçek bir ağacı sökeceğini sanmıştım, dedim ve açıklığın kenarındaki çok ağır görünen, devasa bir ağaca baktım. Ulin o ağacı kavradı ve köklerini topraktan kurtarmak için muazzam bir güçle salladı. Böylece en üst daldaki arı kovanı koptu ve kafasına düştü.

“İşte o zaman kaçtım anne” dedi Zarek çocukça bir gururla. “Mathais ve Koorg uçurumdan düştükten, Ulin bir kovan arı tarafından sokulduktan sonra kaçtım.” Jalemmil, oğlunu bir kez daha kucakladı.

 

Yayıncının Notu:

Marobar Sul’un eserlerini yayınlamakta gönülsüzdüm ama Gwylim Basın Üniversitesi, benden bu yayını düzenlememi istediğinde, bunun kayıtlara başlamak için iyi bir fırsat olduğuna karar verdim. Bilgeler, Marobar Sul’un çalışmasının, tam olarak hangi tarihe dayandığı hakkında kesin bir karara varamasalar da bir tiyatro yazarı tarafından yazıldığı konusunda hem fikirdirler. “Gor Felim,”, Birinci Cyrodiil İmparatorluğu’nun yıkılması ve Tiber Septim’in yükselişi arasındaki fetret devrinde yazdığı, komedi ve romantik hikayelerle ünlüdür. Su anki teoriye göre, Felim birkaç gerçek Dwemer hikayesi duydu ve onları kendi oyunlarıyla derleyip, para kazanmak adına sahneye uyarladı.

Gor Felim geçerlilik kazandırmak ve saf kişilere daha değerli gösterebilmek adına, Dwemer dilinden çeviri yapabilen “Marobar Sul” karakterini yarattı. “Marobar Sul” ve çalışmaları, ateşli bir tartışmanın konusu olmuşken, güvenilir kayıtlarda “Marobar Sul” ile gerçekten tanışmış birisi olmamakla beraber Büyücüler Loncası, Julianos’un okulu veyahut başka herhangi bir entelektüel kurum tarafından bu isimle işe alınmış birisi de bulunmamaktadır.

Ne olursa olsun, “Marobar Sul”un hikayelerinin çoğunda Dwemer, korkunç Dunmer’ı, Kuzeylileri ve Kızılmuhafızları bile teslim olmaları için korkutup kaçıran ve bugün bile anlaşılamayan yıkıntılar yapan ırka dair ufak benzerlikler taşır.