Redoran’ın Umudu

Orijinal Adı:

Bulunduğu Oyunlar:

Kitap Kategorisi:

Çevirmen:

Kitap Künyesi
Oyunlar : Morrowind, Skyrim
Çevirmen: Ahmet Sait Akten
Orijinal İsim: The Hope of the Redoran

Yazan: Turiul Nirith

sıradan büyülerin ve büyücüler loncasının öğretilerinin dışında Psijic Tarikatı bazı büyü sanatlarını sadece kendilerine sakladı. Bunlardan biri de kehanetlerdi. Bu yüzden Tamriel’de bir kısmı gerçeğe yakın, bir kısmı sadece saçmalıktan ibaret olan ve aynı zamanda da Elsweyr’deki Dro’Jizad kehanetinden Rüzgartepedeki Nerevarine kehanetine ve hatta Kadim Tomarlara kadar gizemli olduğu için kanıtlanamayan pek çok kehanet vardır.

Kuzeyli soylular kehanetleri çocuklarına bir hikayeymiş gibi okurlar. Anlatılan bu kehanetlerin kaynağı genellikle belirsizdir. Mesela yakın dostlarımdan birinin ebeveynlerine kızlarının hayatını bir yılanın kurtardığı söylenmiş, bu yüzden onlar da özel bir törenle kızlarına Yılantenli ismini vermişler. Ve bu genç bayan, Yılantenli Eria Valkor’ın hayatı, onu öldürmeye çalışan bir suikastçının zehirli bir engereğin üzerine basmasıyla yıllar sonra gerçekten bir yılan sayesinde hayatı kurtuldu.

Bazen sanki kehanetler Boethiahın kurduğu bir tuzakmış gibi insanları yanlış yönlendiriyor. Ben şahsen bir tanesini hatırlıyorum. Uzun, uzun yıllar önce Redoranda bir evde çok ağır bir doğum sonucu bir erkek çocuğu dünyaya gelmiş. Doğum sırasında anne bir şu sözleri mırıldanmış ve doğum bitince de hayatını kaybetmiş.

Bugün uğurlu bir gün, keder bizden uzak.

Benim yavrum hem zeki hem de güçlü olacak.

Redoran’ın umudu yeniden yeşerecek.

Ne büyü ne de kılıç ona zarar verebilsin

Ne hastalık ne de zehir ona dokunabilsin

Bir damla kanı bile yere dökülmesin.

Andas ismi verilen bu çocuk gerçekten de sıradışıydı. Çocukluk dönemi boyunca tek bir kere bile hastalanmadı ve yaralanmadı. Aynı zamanda çok zeki ve güçlü bir çocuktu ve bu nedenle pek çok kişi annesinin kehanetinde olduğu gibi ona Redoran’ın Umudu demeye başladı. Elbette Redoran’ın Umudu denilen bu çocuk doğal olarak gitgide kibirlenmeye başladı ve kısa bir süre sonra da birilerini kendine düşman etti.

En kötü düşmanı Andas’ın elinden çok çeken kuzeni Athyn idi. Bu düşmanlığın en büyük sebeplerinden biri de Athyn’in Andas’ın ısrarları sonucu eğitimini tamamlamak üzere Rihad’a gönderilmesiydi. Yıllar sonra Athyn Balyozyurt’tan konsey üyesi olan babasının ölümü nedeniyle geri dönmüştü. Athyn babasının konseydeki yerini alacak yaştaydı ama Andas kuzeninin Rüzgartepeden çok uzun süre uzak kaldığını ve politikadan anlamadığını söyledi ve o mevkide hak iddia etti. Redoran’ın umudunun en kısa sürede yükselişini görmek isteyen konsey üyelerinin büyük bir kısmı Andas’a hak verdi.

Athyn hakkını geri almak için kuzenine meydan okudu. Ertesi sabah için bir düello ayarlandı ve elbette herkes onun asla kazanamayacağını düşünüyordu. Düelloyu kazanacağından emin olan Andas, o gece konsey üyeleriyle birlikte içti ve fahişelerle güzel vakit geçirdi. Athyn Balyozyurt’tan gelen dostları ve hizmetçileriyle birlikte saraya geri döndü.

Athyn ve dostları ümitsizce düelloyu konuşurken içeri aynı zamanda hocası da olan Shardie adında bir savaşçı girdi. Balyozyurtta geçen onca zamanla birlikte öğrencisiyle o kadar gurur duyuyordu ki evine dönene kadar tüm yolculuk boyunca ona eşlik etmişti. Shardie neden bu kadar endişeli olduklarını bilmek istedi. Ona Andas’ın sıradışı güçlerinden ve annesinin kehanetinden bahsettiler.

“Eğer hiçbir hastalık ve zehir ona dokunamıyorsa, hiçbir şey kanını akıtamıyorsa, onu nasıl yenebilirim ki ” diyerek ağlamaya başladı Athyn.

“Sana öğrettiklerimin hiçbirini hatırlamıyor musun” dedi Shardie. ” Kan akıtmadan öldüren bir silah yok mu sanıyorsun? “Kılıç, mızrak ve ok’dan başka elinde hiç silah yok mudur?

Athyn Shardie’nin hangi silahtan bahsettiğini hemen anladı ama bu fikir kulağa çok saçma geliyordu. Sadece saçma değil, acınası ve ilkel. Yine de tek umudu oydu. Gece boyunca Shardie Athyn’e, halkının Albion-Gorada geliştirdikleri duruş ve hamle tekniklerini, Yokuda bölgesine has karşı saldırı, hamleden kaçma ve engelleme yöntemlerini göstererek savunma sanatları dersi verdi ve tarihin en antik silahını kullanabilmesi için klasik tek elli ve iki elli kılıçların nasıl tutulduğunu öğretti.

Ertesi sabah iki kuzen karşı karşıya geldiler. İkisi de birbirine hiç olmadığı kadar denk gözüküyordu. Andas, sadece Redoran’ın Umudu olarak herkesin gönlüne taht kurduğu için değil aynı zamanda kazanacağına kesin gözüyle bakıldığı için dövüş alanına girişi coşkulu bir tezahüratla karşılandı. Ayna gibi parlayan zırhı ve kılıcı göz kamaştırıcı ve ürkütücüydü. Anthyn çıktığında ise coşkulu tezahüratlar yerini cılız bir alkışa bıraktı. Bir barbar gibi giyinmiş ve silahlanmış gibi görünüyordu.

Shardie’nin tavsiyesine uyup ilk olarak Andas’ın saldırmasına izin verdi. Redoran’ın Umudu düelloyu bir an önce bitirmek ve hak ettiği güce kavuşmayı istiyordu. Andas güçlü kollarıyla kılıcını Andas’ın göğüsüne doğru savurdu ama Athyn bu hamleyi kendi kılıcıyla engelledi ve karşı saldırıya geçti. Athyn Andas’a saldırıp yaralayınca, Redoran’ın Umudu neye uğradığını şaşırdı. Hayatında ilk kez canı yanmıştı, kılıcını yere düşürdü.

Sonrası için söylenecek pek bir şey yoktu. Athyn basit bir sopa ile bir damla bile kanını dökmeden Andas’ı öldüresiye kadar dövdü.

Athyn konseyde babasının yerini aldı ve bu olaydan sonra kehanette umut olarak bahsedilen kişinin Andas değil Athyn olduğu söylenmeye başlandı. Andas konsey üyeliği hakkını kuzeninden almaya çalışmasaydı, hırslı biri olmayan Athyn belki de konsey üyeliğini hiç istemeyecekti. Tabi bu sadece bir varsayım.

————————