Ateşte Dans – Bölüm 7

Orijinal Adı:

Bulunduğu Oyunlar:

Kitap Kategorisi:

Çevirmen:

Kitap Künyesi
Oyunlar : Morrowind, Oblivion, Skyrim
Çevirmen: Deniz Görmez
Orijinal İsim: A Dance in Fire, Chapter 7
Bölüm 1 | Bölüm 2 | Bölüm 3 | Bölüm 4 | Bölüm 5 | Bölüm 6 | Bölüm 7

Yer: Silvenar, Vadiorman

Tarih: 13 Kasım, 3.Ç 397

Saraydaki davete Vadiorman’ın tekrar inşa edilmesi işini almak isteyen bütün kıskanç bürokrat ve tüccarlar katılmıştı. Decumus Scotti, Liodes Jurus ve Basth’a gizleme gereği duymadıkları bir nefret ile bakıyorlardı. Scotti bundan rahatsız oldu fakat Jurus”un çok hoşuna gidiyordu. Uşaklar tabak tabak üstüne fırında kızartılmış etleri getirirken Jurus kendine bir bardak Jagga doldurdu ve Scotti ile kadeh tokuşturdu.

“Artık itiraf edebilirim,” dedi Jurus. “Seni bu macerada bana katılmaya davet etme konusunda ciddi şüphelerim vardı. Başka inşaat komitelerinde çalışan bağlantı kurduğum diğer katipler ve memurlar daha dışa dönük daha atılgan kişilerdi ama yine de Silvenar’ın arz odası Şöyle dursun, hiçbiri buraya kadar gelmeyi dahi başaramadı. Gel, bir bardak Jagga iç benle.”

“Hayır, teşekkürler,” dedi Scotti. “Ben ondan Fallinesti”de çok fazla içmiştim ve onun yüzünden nereyse dev bir böcek tarafından yenecektim. İçmek için başka bir şey bulayım.”

Scotti birkaç diplomatın büyük bir gümüş sürahiden doldurdukları buharı tüten kahverengi bir içecekten bardaklar dolusu içtiklerini görünceye kadar salonda dolaştı. Çay olup olmadığını sordu onlara.

“Yapraklardan yapılan çay mı?” diye alay etti içlerinden biri. Vadiorman’da yoktur o. Bu Rotmeth.”

Scotti kendine bir bardak doldurdu ve tatmak için bir yudum aldı. Sert, acı ve şekerliydi ve çok tuzlu. İlk basta damak zevkine hiç uygun değilmiş gibi geldi ama biraz sonra kendini elindekini içip bitirmiş ve ikinci bir bardağı doldururken buldu. Vücudu karıncalanıyordu. Salondaki bütün sesler kopuk kopuk ulaşıyordu kulağına fakat korkutucu değildi bu.

“Demek siz Silvenar’ı bütün o anlaşmaları imzalamaya ikna eden kişisiniz,” dedi ikinci diplomat. “Baya derin bir müzakere gerektirmiş olmalı.”

“Hiç de değil, hiç de değil, sadece temel ticaret kuralları,” dedi sırıtarak Scotti, üçüncü bardak Rotmeth’i doldururken. Silvenar, İmparatorluk yönetiminin Vadiorman’ın islerine müdahil olmasını çok istiyordu. Ben kendi komisyonumu almayı çok istiyordum. O kadar derinden gelen istek sayesinde, neredeyse sadece anlaşmalara imza koymak gerekti.”

“Uzun süredir mi Majesteleri İmparator’un hizmetindesiniz?” diye sordu birinci diplomat.

“İmparatorluk Şehri’nde isler ondan bir ısırık, daha doğrusu, bir parça daha karışık. Aramızda kalsın ama ben aslında işsizim. Lort Atrius”un hizmetinde onun inşaat komitesinde çelişirdim eskiden ama kovuldum. Sonra, anlaşmalar Lort Vanech’in komitesine ait çünkü onları Reglius denen birisinden aldım, rakibimdi benim ama çok iyi birisiydi ta ki Khajiiti tarafından öldürülünceye kadar.” Scotti besinci bardağı da bitirdi. İmparatorluk Şehri’ne gidince gerçek müzakereler başlayabilir. Eski işverenime ya da Lort Vanech’e gidip, buraya bakin, hanginiz bu anlaşmaları istersiniz, diyebilirim. İkisi de anlaşmaları benden almak için birbirini yiyecek. Hiç kimsenin hiçbir yerde daha önce görmediği komisyonumu belirlemek için teklif verme savaşı yapacaklar.”

“Yani Majesteleri İmparator Hazretleri’nin temsilcisi değilsiniz, öyle mi?” diye sordu birinci diplomat.

“Ne söylediğimi duymadın mı? Seni aptal?” Scotti, bir öfke dalgasının içinde yükseldiğini hissetti, neyse ki çabucak yatıştı. Kıkırdadı ve ardından yedinci bardağı doldurdu. “İnşaat komiteleri şahıslar tarafından sahiplenilir fakat yine de İmparator’un temsilcileridir. Yani İmparator’un temsilcisiyim. Ya da olacağım. Bu anlaşmaları teslim edince. Çok karmaşık. Beni neden anlayamadığınızı biliyorum. Her şey o şairin söylediği gibi, ateşte bir dans, eğer aldatmacayı takip edersen, söylemek gerekirse bu bir ima.”

“Peki ya iş arkadaşlarınız? Onlar İmparator’un temsilcileri mi?” diye sordu ikinci diplomat.

Scotti kahkaha attı, kafasını iki yana sallayarak. Diplomatlar ona saygılarını sundular ve bakan ile konuşmaya gittiler. Scotti saraydan çıktı ve şehrin garip, organik cadde ve bulvarlarında sendeleye sendeleye dolandı. Prithala Tavernasını ve odasını bulması saatler sürdü. Oraya varır varmaz yatağına çok yakın bir yerde uyuyup kaldı.

Ertesi sabah, Jurus ve Basth kendisini sarsarak uyandırdılar. Yarı uykudaymış gibi hissediyor, gözlerini tamamen açamıyordu; fakat onun dışında gayet iyiydi. Diplomatlarla yaptığı konuşma, belirsiz bir çocukluk anısı gibi, aklında sisler içinde oradan oraya uçuşuyordu.

“Mara adına, Rotmeth de nedir?” diye sordu hemen.

“Kokuşmuş, iyice mayalanmış ve içindeki zehrin etkisini gidermek için bir sürü baharat eklenmiş et suyu.” dedi Basth gülümseyerek. “Seni Jagga’ya takılman konusunda uyarmalıydım.”

“Şimdiye kadar etin egemenliğini anlamış olmalıydın.” diye güldü Jurus. “Bu Bosmeri, tarladaki meyveye ya da üzüme dokunmaktansa birbirini yemeyi tercih ederler.”

“O diplomatlara ne söyledim?” diye çiğlik attı Scotti panik içinde.

“Kötü hiçbir şey görünüşe göre,” dedi Jurus bazı belgeleri çıkarırken. “Eskortların aşağıda seni İmparatorluk Vilayeti ‘ne götürmek için bekliyorlar. İşte, güvenli geçiş için belgelerin. Silvenar isin çabucak ilerlemesi konusunda sabırsız görünüyor. Antlaşmalar yürürlüğe girdiğinde sana nadir bulunan bir hazine göndermeyi vaat etti. Suna bak, bana bir şey verdi bile.”

Jurus elmaslarla süslenmiş yeni küpesini gösterdi, çok güzel, büyük kesilmiş bir yakut. Basth kendinin olan benzer bir taneyi gösterdi. İki şişman adam Scotti giyinip eşyalarını toplasın diye odadan çıktı.

Silvenar”ın muhafızlarından oluşan bir alay sokakta, tavernanın önündeydi. Vadiorman’ın resmi armasıyla bezenmiş bir at arabasının etrafında dizilmişlerdi. Hala kafası karışık bir halde arabaya bindi ve muhafızların komutanı işaret verdi. Seri bir yürüyüşe başladılar. Scotti silkelendi ve sonra arkasına baktı. Basth ve Jurus arkasından el sallıyorlardı.

“Bekleyin!” diye bağırdı Scotti. “Siz de İmparatorluk Vilayeti’ne gelmiyor musunuz benimle?”

“Silvenar; İmparatorluk temsilcileri olarak burada kalmamızı istedi!” diye bağırdı Liodes Jurus. “Daha fazla müzakere ve anlaşmaya ihtiyaç olursa diye! Bizi Undrape olarak atadı, saraydaki yabancılar için özel bir tür paye! Endişelenme! Katılacak bir sürü şölen! Vanech ve Atrius ile yapılacak görüşmeleri kendi başına halledebilirsin, biz de buradaki işleri kontrol altında tutacağız!”

Jurus, iş hakkında bağırarak tavsiye vermeye devam etti fakat mesafeyle birlikte sesi belirsizleşti. Az sonra konvoy Silvenar sokaklarını dolaşırken tamamen kayboldu sesi. Aniden orman göründü uzakta belli belirsiz ve sonra içindeydiler. Scotti daha önce sadece yürüyerek ya da nehir boyunca yavaş hareket eden sallarla yolculuk etmişti burada. Simdi yeşil bir sel gibi hızla akıp geçiyordu etrafından ormanın görüntüsü. Atlar sanki çalılıkların arasında şehrin düzgün sokaklarında hareket ettiklerinden daha hızlı gidiyorlardı. Ormanın garip sesleri veya rutubetli kokularından hiçbiri konvoya sızmadı. Scotti’ye sanki hızla hareket eden bir bezin üzerine çizilmiş bir arka planı olan ve nasıl bir yer olduğu hakkında sadece ufacık bir izlenim veren, orman hakkındaki bir oyunu seyrediyormuş gibi geldi.

Bu şekilde iki hafta geçti. Arabanın içinde katiple birlikte bir sürü yiyecek ve içecek vardı, bu yüzden karavan bitmek bilmez yolculuğuna devam ederken o da sadece yedi ve uyudu. Zaman zaman birbirine çarpan kılıçların şıngırtısını duyuyordu fakat etrafa baktığında konvoya saldıran şey her ne ise çoktan geride kalmış oluyordu. Sonunda bir İmparatorluk garnizonunun bulunduğu sınır geçiş yerine ulaştılar.

Scotti konvoyu karşılayan askerlere belgelerini gösterdi ve askerler tarafından kendisine yöneltilen soru yağmurunu tek heceli yanıtlarla cevapladı ve sonra geçmesine izin verdiler. İmparatorluk Şehri’nin kapılarına varmaları birkaç günlerini daha aldı. Ormanın içinde uçar gibi hızla ilerleyen atlar Colovian Arazisi’nin garip ağaçlı, yabancı topraklarında yavaşlamıştı. Onların tersine, kendi vilayetindeki kuşların sesleri ve bitkilerinin kokuları Scotti’yi canlandırmıştı. Sanki geride kalan bütün o aylar boyunca rüya görmüştü.

Şehrin kapılarına vardıklarında arabanın kapısı kendisi için acildi ve Scotti ürkek adımlarla arabadan indi. Daha dönüp konvoya bir şeyler söyleyecek zamanı bulamadan, güneye doğru dörtnala uzaklaşarak, ormanın içinde kayboldular. Artık evde olduğuna göre yapacağı ilk şey, en yakın tavernaya gidip ekmek ve meyve yiyerek çay içmek olacaktı.

Ondan sonra Lort Atrius ve Lort Vanech ile görüşmeler hemen başladı. En makbulü buydu. Her iki komite de Vadiorman’ın yeniden ayağa kaldırılmasının kendileri için ne kadar karlı olacağının farkına vardılar. Lort Vanech, haklı olarak, anlaşmalar kendi komitesine ait evrak üzerine yazıldığı için anlaşmaların yasal mülkiyetinin kendisinde olduğunu iddia ediyordu. Lort Atrius ise Decumus Scotti’nin kendi memuru ve temsilcisi olduğunu ve hiçbir zaman görevinden azledilmediğini söylüyordu. İmparator’un hakemliğini talep ettiler fakat Majestelerinin müsait olmadığı bildirildi kendilerine. Danışmanı, İmparatorluk Harp Büyücüsü Jagar Tharn uzun zamandır ortalıkta yoktu ve bu yüzden ne bilgeliğine danışılabildi ne de tarafsız arabuluculuk talepleri kendisine iletilebildi.

Scotti, Lort Atrius ve Lort Vanech’den gelen rüşvetler sayesinde rahatça yaşıyordu. Her hafta Jurus ve Basth’dan müzakerelerin gidişatını soran bir mektup geliyordu. Bu mektuplar gittikçe azalarak kesildi ve Ticaret Bakanı ile bizzat Silvenar’ın kendisinden daha acil olanlar geldi. Yaztutan Adası ile olan Mavi Taksim Savaşı Altmeri’nin Orman Elfleri’nden kıyıya yakın birkaç ada almalarıyla sonuçlanmıştı. Eldiyar ile olan savaş ise Vadiorman’ın doğu kıyısını yakıp yıkmaya hala devam ediyordu. Vanech ve Atrius ise hala kimin yardim edeceği konusunda kavga ediyordu.

3.Çag 398 yılının baharında, güzel bir sabah vakti, bir ulak Decumus Scotti’nin kapısına geldi.

“Vadiorman anlaşmalarının mülkiyetini Lort Vanech kazandı ve mümkün olan en kısa zamanda sizin anlaşmalarla birlikte kendisini ziyaret etmenizi istiyor. ”

“Lort Atrius iddialarını daha fazla savunmayacak mı?” diye sordu Scotti.

“Savunamayacak, korkunç talihsiz bir kaza sonucu, çok kısa bir süre önce, daha bu sabah, hayatını kaybetti.” dedi ulak.

Scotti bir süredir Karanlık Kardeslik’in ne zaman müzakereleri nihayete erdirmesi için çağırılacağını merak ediyordu. Yolda Lort Vanech’in İnşaat Komitesi ‘ne, ufak fakat hatırı sayılır bir meydandaki büyük, sade binaya doğru ilerlerken, oyunu oynaması gerektiği gibi oynayıp oynamadığını sordu kendi kendine. Acaba Vanech, artık baş rakibi ölü olduğu için ilk başta önerdiğinden daha düşük bir komisyon önerebilecek kadar açgözlü olabilir miydi? Minnetle keşfetti ki, Lort Vanech kış müzakerelerini heyecanı sırasında önerdiği yüzdeyi ödemeyi çoktan kabul etmişti. Danışmanları eğer meseleyi çabuk ve adil bir şekilde çözmezse daha küçük başka komitelerin ortaya çıkabileceğini söylemişlerdi.

“Bütün kanuni meseleleri hallettiğimiz için memnunum,” dedi Lort Vanech sevinçle. “Artık zavallı Bosmeri’ye yardım edebilir ve çok para kazanabiliriz. Bend’r-mahk ve Arnesian işlerinin sorunlarıyla boğuşurken bizimle çalışıyor olmaman çok yazık. Fakat daha bir sürü savaş olacak. Bundan eminim.”

Scotti ve Lort Vanech, Silvenar’a sonunda anlaşmaların yürürlüğe girmeye hazır olduğuna dair haber yolladılar. Birkaç hafta sonra bu karlı işin onuruna bir şölen düzenlediler. Decumus Scotti İmparatorluk Şehri’nin en sevilen insanıydı ve bu gecenin unutulmaz olması için hiçbir masraftan kaçınılmamıştı.

Scotti yaptığı iş anlaşmalarından kazanç elde edecek olan soylular ve tüccarlarla tanışırken acayip fakat bir şekilde hafifçe tanıdık bir koku salonda yükseldi. Kokuyu kaynağına kadar takip etti: kızartılmış kalın bir et dilimi, o kadar kalın ve büyüktü ki birkaç tepsiye ancak sığabilmişti. Toprakkalpli davetliler aç kurtlar gibi ete saldırırlarken görünüşünü, tadını ve etten aldıkları zevki anlatacak kelimeleri bulamıyorlardı.

“Daha önce yediğim hiçbir şeye benzemiyor!”

“Sanki geyikle beslenmiş bir domuz gibi!”

“Et ve yağın nasıl şekillendirildiğini görüyor musun? Tam bir şaheser!”

Scotti bir dilim almaya gitti, fakat birden kurutulmuş ve şekillendirilmiş etin içinde bir şey gördü. İrkilerek geriye çekildiği sırda neredeyse yeni işvereni Lort Vanech ile çarpışıyordu.

“Bu nereden geldi?” diye kekeledi Scotti.

“Müşterimiz Silvenar’dan,” dedi Lort hazretleri gözlerinde bir ışıltıyla. “Unthrappa dedikleri yöresel bir yemek.”

Scotti kusmaya başladı ve bir süre devam etti. Geçici bir süreliğine geceye gölge düşürdü bu olay, fakat Decumus Scotti evine götürüldükten sonra konuklar yemeğe devam ettiler. Uthrappa hepsinin gözdesiydi. Özellikle de Lort Vanech etin içine gömülü iki yakuttan ilkini bizzat bulduktan sonra. Bosmer’in böyle bir yemek icat ederek ne kadar da iyi bir iş yaptığı konusunda bütün Toprakkalpliler ayni fikirdeydi.