Ejderdoğan (Dragonborn)

Ejderdoğan veya Ejderdoğanlık, kökeni Aedra Akatoshtan gelen bir kutsamadır. Kutsama tarihte iki farklı şekilde tezahür etmiştir, ilk olarak Akatosh’un ruhu daha sonrasında ise kanı fanilere bahşedilerek ejderdoğanlık kavramı genişlemiştir.

İlk Ejderdoğan ve Ejderdoğanlık

Tarihte bilinen ilk ejderdoğan Miraak’dır. Yazılı tarihin öncesindeki elf çağında Ejderhalar Tamriel’a hükmediyordu. Ejderhaların zulmünden bıkan insanlar kendilerine yardım etmesi için tanrılara yalvardılar. Ve göklerden gelen bir karar ile Akatosh kendi yüce ruhunu paylaşır, Kynareth ise ejderhaların dilini öğretir ve nida yani thu’um sanatı oluşur. Akatosh’un çocukları olan ejderhaların ruhlarını emebilme yetisi böylece insanlara verilmiştir. Thu’um dilini kullanan Nordlar, Ejder Savaşı’nda muzaffer olup ejderhaları Tamriel’dan kovarlar. Burada dikkat edilmesi gereken husus, nida sanatını kullanabilmek için ejderdoğan olma şartının bulunmamasıdır. Her insan yeteri kadar çalışırsa thu’um dilini konuşup nida atabilir. Fakat ejderdoğanların bu dile karşı doğal bir yetenekleri olduğu için daha kolay öğrenip daha güçlü nida kullanabilirler. Dolayısıyla nida ve ejderdoğanlık tamamen iki farklı durumdur.

Yazılı tarihin öncesinde ejderdoğanlığın ilk Miraak’a verildiğinden bahsetmiştik. Yani bu tarihlerde başka ejderdoğanlar varsa bile biz bunu bilemiyoruz. Bilinen bir diğer büyük ejderdoğan ve genelde ilk ejderdoğan olarak atfedilen kişi ise Alessia’dır. Alessia’nın ejderdoğanlık mevzusu ise Miraak’tan farklıdır.

Ejder Kanının Ortaya Çıkışı

Alessia 1. Çağ 200 civarında yaşamış Nede ırkına mensup bir köledir. Ayleidlerin zulmünden bıkan Alessia bildiği tüm tanrılara yalvarır. Skyrimli Nordların dinindeki Kyne’yi duyan Alessia, Kyne’a yalvarır. Ve ikinci kez göklerden bir karar gelir, hem de çılgın bir karar: Pelinal Akçakalkan. Kyne’ın oğlu olduğu söylenen Pelinal, vahşice Ayleidleri katletmeye başlar. Cyrodiil’deki insanlar Ayleid efendilerine isyan eder ve özgürlük savaşı başlar. Savaşın sonucunda insanlar özgürlüklerine kavuşmuştur. Daedra inancının yaygın olduğu Ayleidler Daedrik prenslerle haşır neşirdi. Bu tarihe kadar da Daedrik Prensler rahatça Mundus yani fani evreniyle temasa geçebiliyordu. Daedrik prenslere karşı Mundus’a bir bariyer örme fikri de Akatosh’tan çıkmıştır. Akatosh kendi ruhundan sonra kendi kanını da Alessia’ya bahşetmiştir. Böylece Akatosh’un verdiği Kralların Madalyonu ile Mundus ve Oblivion arasına bir set çekiliyordu. Akatosh’un bu verdiği ejderdoğanlık hali ise soya dayalı bir güçtür. Yalnızca ejderdoğan kanı taşıyan kişiler kolyeyi takabilmiş ve bariyeri güçlendiren Tek Tanrı Tapınağı’ndaki ateşi yakabilmiştir.

Yeni Bir Felsefe

1. Çağ 500lerde ise Jurgen Yelçağıran adında bir Nord savaşçısı, nidayı başka şekilde yorumlar. Nordlar bu gücü savaşlarında kullanarak iyice genişlediler ve tüm düşmanlarını alt ettiler. Kibirlerinin cezasını ise Kızıl Dağ’da ödediler. Chimer ve Dwemerlerin birleşik ordusu Nordları silip süpürdü. Yenilgiden sonra Jurgen, nida gücünün şiddet için ve keyfi kullanımına karşı çıkarak inzivaya çekildi ve Kırsakallar adıyla bilinecek olan tarikatı kurdu. Bu anlayışa göre nida gücü Nordlara ejderhaların zulmünden kurtulmaları için verilmişti, başka ırklara zulmetmeleri için değil. Dolayısıyla nida tanrılar adına kullanılmalıydı, dünyevi meseleler dahil edilmemeliydi.

Ejderdoğan İmparatorlar

Alessia’dan sonra kana dayalı ejderdoğan statüsünde iki büyük imparator soyu gelmiştir: Remanlar ve Septimler. Reman Cyrodiil’in nasıl ejderdoğan statüsüne yükseldiği kesin olarak bilinemiyor. Onun adına yazılan Remanada isimli kitapta Reman’ın Alessia’nın ruhu ve Kral Hrol’un birleşmesinden doğduğu anlatılır. Fakat bu kitabın ciddiye alınması güçtür çünkü çok fazla mistik olay barındırır. Ve muhtemelen Reman soyunun taht üzerindeki iddialarını güçlendirmek için yazılmış gibidir. Unutmayalım ki tarihi kazananlar yazar, ve Reman tahta çıktığı için kendisine sahte bir geçmiş uydurmuş olabilir.

Diğer ejderdoğan sülalesi Septimler ise meşhur Tiber Septim ile üçüncü imparatorluğu kurmuştur. Tiber Septim, imparator olmadan önce de thu’um gücünü zaten kullanıyordu. Tiber’ın gücü muhtemelen kana dayanıyordu. Aksi takdirde kendisi ve soyu madalyonu takamazdı. Lakin kan bağının nereden geldiği net değildir. Tiber’dan sonra gelen Septim imparatorları nida gücünü belki de hiç kullanmamışlardır. Dolayısıyla ejderdoğanların illa ki nida atıp ejder ruhu çekmesi zorunlu değildir.

Skyrim oyunundaki karakterimiz ise büyük ihtimalle ruh temelli bir ejderdoğandır. Öldürdüğü ejderhaların ruhunu emebilmesi buna en büyük kanıttır.