Akatosh ve Onun Gerçek Doğası

Elder Scrolls evreninde Akatosh gibi tanrı dediğimiz varlıklar, yani Aedralar ve Daedrik Prensler Tamriel halklarının çoğunluğu tarafından seçmece bir şekilde tapılır. Kimi halklar Aedralara, kimisi de Daedrik Prenslere ibadet eder. Tabi bu durum o kategorideki bütün tanrılara tapındıkları anlamına da gelmiyor. Örneğin Dunmerlar Daedrik Prenslerden Boethiah, Azura ve Mephala’ya ibadet ederken yine birer Daedrik Prens olan Sheogorath ve Mehrunes Dagon’ı lanetlerler. Kısaca her kültürün, her tarikatın inandığı farklı tanrılar, inanç sistemleri bulunur. Tanrılara inanıp onlara ibadet etmelerindeki genel amaç ise, kendilerinden daha üstün yüce bir güçten korunma talep etmektir. Tezat bir şekilde korunma bekledikleri her tanrı, aslında iyi niyetli olmayabiliyor. Çoğumuzun aklına Molag Bal, Boethiah gibi manyak tanrılar gelmiştir doğal olarak. Peki Daedrik Prensler psikopatken Aedralar gerçekten iyilik timsali mi? Mesela Akatosh’u ne kadar iyi tanıyorsunuz? Gelin inceleyelim.

Tanrıları Yorumlamak

Bir önceki Tanrısallık ve CHIM Üzerine çalışmamda, evrende öğrendiğimiz bilgilere eleştirel yaklaşmamız gerektiğini defalarca kez söylemiştim. Mesela Akatosh’u öven, onun hikmetlerini gösteren bir yazıyı okuduğunuzda o yazıyı kimin yazdığına bakmamız gerekiyor. Ki bu genelde Akatosh rahipleri oluyor. Hiç bir vatandaş, ister Akatosh’a isterse de Molag Bal’a tapsın, benim tanrım beş para etmez şerefsizin tekidir demez. Herkes bir övme, şakşakçılık peşinde. Aynı durum Aedralar için de geçerli. Dolayısıyla okuduğumuz şeylere daima şüpheci gözle yaklaşmalıyız. Şimdi gelelim asıl konumuza. Tanrılara saplama serimizde şimdi Akatosh’u ele alıyoruz. Daha önce Dibella ve Tiber Septim’in pisliklerini ifşa etmiştik. Biraz da tanrıların en yücesi Akatosh’un pisliklerini ifşa edelim. Bu çalışmayı hiç bir Daedrik prensin baskısına maruz kalmadan hür irademle yaptığımı da belirteyim.

Kim Bu Akatosh?

Akatosh kimdir? İlk önce tokatlayacağımız şahsı tanıyalım. İnsanların kültüründe Akatosh, elflerde Auriel, Khajiitlerde ise Alkosh olarak bilinir. Ufak tefek farklar haricinde bunlara aynı varlıklar diyebiliriz. Mesela insanlar Akatosh’u ejderha ile sembolize ederken elfler kartalı kullanır, Khajiitler de ejderhaya benzeyen devasa bir kedi olarak hayal eder. Evren yaratıldığında canlıların belli bir şekli yoktu ve her yere kaos hakimdi. Fakat Akatosh babamız zaman kavramını yaratarak doğum, yaşam ve ölüm kavramlarını ortaya çıkartıp bir düzen getirir. Bu yüzden kendisine zamanın ejder tanrısı da denir.

Zatı şahaneleri literatürümüze Alessia Köle İsyanları sonrasında girdi. Birinci Çağ’ın üçüncü yüzyılında elf Ayleidlerin egemenliği altındaki insan Nede halkı isyan ederek bağımsızlığını kazanır ve bir imparatorluk kurar. Denir ki bu devletin kurucu anası Alessia bizzat Akatosh tarafından kutsanmıştır. Böylece Akatosh inancı ortaya çıkar ve gelişir. Ama bunlar nasıl oldu? Kesin olmasa da, ki ilk çağlara dair neredeyse hiç bir şey kesin değil, Nedeler isyan başlattığında Nordlar Nedelere savaşlarında yardım ettiler ve iki insan topluluğu doğal müttefik oldular. Asırlardır Ayleid zulmünde yaşayan ve onların kültürleriyle beslenen Nedeler ise bağımsız olunca hem geçmişin geleneği hem de yeni dostları Nordların kültürünü sentezleyerek ortaya Sekiz Kutsallar adında bir din çıkardı.

Akatosh
Akatosh

Bu Sekiz Kutsalların en başında da Akatosh bulunuyor. Elflerin Auri El diye ibadet ettiği baş tanrıya Nord kültürü ekleyip Akatosh’u ortaya çıkardılar ki bunun en büyük örneği Nordlardaki ejderha Alduin’in örnek alınarak Akatosh’un da ejderha olarak sembolize edilmesi. Nordlar bu dönemde animistik inanca sahiptiler. Yani aslında bir bakıma Sekiz Kutsallardaki tanrılara balina, güve, yılan olarak zaten tapıyorlardı. Nedeler ise bunlara özel isim koydular, Stendarr, Julianos, Kynareth gibi. Zaman içerisinde kurulan imparatorluğun tüm Tamriel’a yayılmasıyla Sekiz Kutsallar inancı da yayıldı ve Nordları bile absorbe etmeyi başardı.

Olayın bir de fanilerin mekanı olan Mundus’un korunması boyutu var. İlk çağlarda Daedrik prensler kafalarına göre Mundus’a musallat olup canlılarla eğlenebiliyordu. Ama Akatosh abimizin bahşettiği madalyon sayesinde bu imkan ortadan kalktı. Böylece artık Oblivion ve Mundus arasına bir perde çekilmiş oldu. Yani hiç bir tanrımsı varlık canı isteyince Mundus’ta rahatça at koşturamayacaktı. Eğer evrenle yeni tanışan biriyseniz buraya kadar dinlediklerinizden kafanızda Akatosh’un canlıları koruyan kollayan bir baba figürü gibi oluşması muhtemel. Ki zaten tüm Elder Scrolls oyunlarında hiç bir npc paşamıza toz kondurmaz. Ama bu tanrının bir de hiç anlatılmayan, fazla tartışılmayan yönleri de mevcut. Benim de amacım bu gölgede kalmış kısımları su yüzüne çıkartıp, atamız, yücemiz, reisimiz denen Akatosh’un çok da iyilik timsali olmadığını ortaya sermek.

İtaat Manyağı

Akatosh’un baş tanrı olarak kabul edilmesinden sonra ortaya çıkan Sekiz Kutsallar inancında en çok Akatosh’a ibadet eden Akatosh Tarikatı’nın beş tane öğüdü vardır. Nedir bu öğütler? Bir, imparatoruna itaat et. İki, Akatosh’un emirlerini öğren. Üç, Sekiz Kutsallara ibadet et. Dört, vazifeni yerine getir. Beş, azizlerin ve rahiplerin emirlerine uy. Bu beş öğüdün hepsinin ortak noktası itaat etmek. Tam bir bizim dediklerimize uy, itaat et, sorgulama, biz ne dersek o sen kimsin köpek anlayışı hakim. Zaten zaman kavramını yaratarak evrene düzen getirmesiyle Akatosh’un düzen ve itaat takıntılı biri olduğunu az çok görebiliyoruz.

Madalyon ve Mundus

Akatosh’un Alessia’yı kutsayıp ona madalyon verdiğinden bahsetmiştim. İnanışa göre bu sayede Daedrik prensler artık fanilerle uğraşamayacaktı. Böylece Mundus, Oblivion’dan korunmuş oluyordu. Ama Akatosh bunda bile bir ön şart sunuyor. Öyle canlıları seviyorum bakın sizi koruyorum mantığı hakim değil. Bu bariyerin çalışması için Akatosh verdiği madalyonu takan bir ejder kanı taşıyan kişinin imparator olması lazım. Bu kişi Ejderateşi denen kutsal ateşi yakacak ve bu sayede Mundus korunacak.

Akatosh bir nevi fanilerin dünyasında kendi kanını taşıyan, kendisinin yansıması olan birini imparator olarak yerleştiriyor. Bizzat kendisi buraya hükmedemiyor ama kendi elçisini gönderiyor gibi düşünün. Ve kendi kanını taşıyan bir imparator yoksa herhangi bir koruma sunmuyor. İlle de kendi parçasından biri yönetici olacak. Ki bu da bir önceki madde olan itaat ile bağlantılı aslında. İmparatoruna itaat ettiğinizde dolaylı olarak Akatosh’un bir parçasına itaat etmiş oluyorsunuz.

Yönetme Arzusu

Elder Scrolls Online’ın Elsweyr ve Dragonhold ek paketleri ejderhalara ve Akatosh’a dair güzel lore bilgileri içeriyor. Sıradaki maddeler bu oyunlardan gelsin. Dragonhold görevlerinin birinde Nahfahlaar adındaki ejderha ile konuşuyorsunuz. Size ejderhaların Fenjuntiid denen bir iradeye sahip olduklarını ve ejderhaların doğalarında hükmetme arzusunun yattığını söylüyor. Ve tahmin edin bakalım bu iradeyi kimden almışlar? Tabi ki de Akatosh’tan. Akatosh’un çocukları olan ejderhalar da bizzat Akatosh’un doğasını yansıtıyor aslında. İlk çağlarda Skyrim civarlarında takılan ejderhalar buradaki insanları kendilerine kul edinmişti. Ejder tarikatını hatırlayın. İnsanlar bu tarikatın rahiplerine biat ediyordu, rahipler de ejderhalara. Yine bir otorite, itaat etme sistemi kurmuşlar. Ve gıkını çıkaran insanı cayır cayır yakıyorlardı.

Skyrim’deki Paarthurnax ile ilk kez karşılaştığınızda size “Ben babam Akatosh’un beni yarattığı gibiyim. Sen de öylesin Dovahkiin.” diyor. Az önceki Nahfahlaar’ın sözlerinin benzerini burada da görüyoruz. Paarthurnax size yardım ettiğine bakmayın, aslında o da tamamen saf iyi niyetle hareket etmiyor. Buradan da sonraki maddeye geçelim.

Alduin ve Yıkım

Hükmetme arzusu duyan ejderhalar bunu babaları Akatosh’tan alıyor dedik. Peki Akatosh’un ilk doğanı, abi ejderha kim? Alduin. Alduin’in amacı neydi? Kıyameti koparmak. Canlı yaşamını bitirip evrene son verme gayesi taşıyan Alduin bu amaçla yeryüzüne geldiğinde baktı ki yıkmak yerine hükmetmek daha zevkli, hemen kendi sistemini kurup ağalığa başladı. Paarthurnax ise Alduin’i amaçlarından sapmamaları gerektiği konusunda uyarmıştı ama Alduin dinlemedi elbette. Ve neticede insanlar ejderhalara karşı isyan başlatınca Alduin’in bir ders almasını isteyen Paarthurnax da insanlara yardım etti. Paarthurnax insanları çok sevdiği için onlara yardım etmedi, aksine kıyamet görevini yerine getirmediği için Alduin’e ceza vermek istedi.

Alduin
Alduin

Şimdi de Alduin’e dönelim. Alduin ilk sefer başarısız oldu ve geleceğe, Skyrim oyununun geçtiği zamana gönderildi. Bu sefer de başarısız oldu çünkü ejderdoğan olan biz oyuncu onu önledik. Evreni yok etmeye çalışan ve onu korumaya çalışan iki güç de Akatosh’un birer parçası. Akatosh resmen benim yarattığım yüce varlığı sadece yine benim yarattığım başka bir varlık durdurabilir diyerek şov yapıyor.

Akatosh’un kendi yarattıklarıyla ilişkileri bu şekilde. Şimdi de diğer tanrılarla olan ilişkilerine göz atalım.

Şövalyesini Umursamazlığı

Akatosh’un elf versiyonu Auri-El’in şövalyesi olan Trinimac deforme edildiğinde Auri-El kılını dahi kıpırdatmamıştır. Yine ilk çağlarda elfler henüz farklı türlere bölünmemişken, bir grup elf Aedra inancını bırakıp Tamriel’ın içlerine göç edip etmeye başlar. Veloth adındaki şahsı takip eden ve Chimer adı verilen bu halka Boethiah önderlik etmekteydi. Ama Trinimac olaya müdahil olup bunu engellemeye çalışır. Bunun üzerine genel inanışa göre Boethiah Trinimac’ı bir güzel döver, lanetleyip ağzını burnunu dağıtır. Şekli şemaili kayan Trinimac ise Malacath adındaki yeni Daedrik Prense dönüşür. Tüm bunlar olurken Auri-El elinde çekirdeğiyle olayları izlemekte ve kendi şövalyesinin linç edilmesine seyirci kalmıştır. Yardımsever, korumacı olsa buna müsaade etmeyip Boethiah’ın eline verirdi. Daha kendi adamını korumak için kılını kıpırdatmayan tanrı, Tamriel’daki sıradan bir faniyi korumak için zahmet eder mi yorum sizin.

Rahiplerini Umursamazlığı

Benzer bir umursamama durumunu Skyrim’de öğreniyoruz. Akatosh’a Auri-El adıyla tapınan Kar Elflerinin baş rahiplerinden Vyrthur, Auri-El’in rahiplerindendir. Kendi tarikatındaki bir elemanın vampire dönüşmesi, kimsenin bu durumu fark etmemesi ve bu vampirin Vyrthur’u ısırmasıyla rahibimiz vampire dönüşür. Rahip Auri-El’e kendisini bu lanetten kurtarması için yalvarır ama nafile. Sen asırlar boyu tanrına hizmet et, onun öğretilerini yaymaya çalış ama en zor zamanında yardım istediğinde seni takmasın. Olacak iş değil.

Yaratılış Şartı

Monomyth’in Altmer anlatısında Lorkhan yeni bir dünya yaratılması fikriyle tanrılara danıştığında Auriel ilk başta buna yanaşmaz. Ama yeni dünyanın kralı olacağı kendisine söz verildiğinde yardım etmeyi kabul eder. Hükmetme arzusu elflerin inancında bile karşımıza çıkıyor. Tabi Lorkhan Auriel’e güzel bir ters köşe yapıp onu kandırmıştır orası ayrı mesele.

Görüldüğü üzere Akatosh öyle çok da hayırsever, vefakar, cefakar bir tanrı değil. Anca ipin ucu kendisine dokunduğu zaman yardım etmek aklına geliyor. Bunun böyle bilinmesinde de Birinci İmparatorluk kurulduğunda ortaya çıkan dini tarikatların etkisi büyük.