Elder Scrolls’ta Ölüm ve Ötesi

Bir insan, bir hayvan veya bitkide hayatın tam ve kesin olarak sona ermesi, ahiret yolculuğu, ebedî uyku, emrihak, irtihal, memat, mevt, vefat. Türk Dil Kurumunun ölüm tanımını okudunuz. Ama Elder Scrolls içerisinde tanımlamaya çalışırsak yanlış bir tanım diyebiliriz. Çünkü hayat tam ve kesin olarak her zaman sona ermiyor. Bu çalışmamızda da ölümü ele alıyoruz. Ölüm nedir, nasıl ölünür, nasıl dirilinir, ölümden sonra kimler nereye gider. Ölünce her şey bitiyor mu yoksa yeryüzünde kalmaya devam mı ediyoruz, ölen kişilerin sigorta ödemeleri ne oluyor gibi bir çok soruya cevap arayacağız.

Yaşam Süreleri

Ölümden önce kısaca yaşama bakalım. Tamriel’da farklı ırklardan bir sürü birey yaşıyor. Ve her ırkın ortalama yaşam süresi de değişiklik gösteriyor. Herhangi bir hastalık, savaş kısaca dış etkiyi hesaba katmazsak en uzun yaşayanlar elfler. Ama elfler de kendi içinde farklı yaşam sürelerine sahip. Örneğin Altmerlar 500 sene kadar yaşarken Bosmerlar 300 civarında seyrediyor. Orsimerlar’ın ise 80’den sonra işi bitiyor. Bu özellikleriyle elf olmalarına rağmen en kısa yaşam süresine sahip ırk denebilir. Bunun da ilginç bir teorisi var, birazdan değiniriz. İnsanlarda yaşam süresi ise elflere göre biraz daha kısa. Bretonlar kısmi elf genleri sayesinde Nordlara göre biraz daha uzun yaşıyor. Bir Breton’ın ortalama yaşam süresi 100 veya 120 yıl olduğu söylenir. Nordlar ise 100’ü genelde görmez. Yabansı ırk sayılan Khajiit ve Argonyalılar da durum biraz karmaşık. Argonyalıların Hist’e olan bağlılıkları yüzünden kesin bir şey söylemek mümkün olmasa da insanlar ve elfler arasında bir yaşam süresine sahip olduğunu söyleyebiliriz. Ki bu da yaklaşık 200-300 seneye tekabül ediyor. Aynı durum Khajiitler için de geçerli. Khajiitler’in yaratılış mitinde Azurah ormanda yaşayan halkın bir kısmını alıp çöle attığı söylenir. Yani eğer bu hikaye doğruysa Khajiitler Bosmerlardan türemiş, bu da Bretonlar gibi bir miktar elf geni taşıdıkları anlamına geliyor. Bu durumda Khajiitler de elf geni artı yabansı genleri sayesinde Bretonlardan fazla elflerden az yaşıyor denebilir. Ki bu da Argonyalılarla aşağı yukarı aynı yaşam süresine denk düşüyor.

Bu hesaplamaları yaparken aşırı uzun yaşayan sıradışı bireyleri hesaba katmadım. Mesela efsanevi Dunmer büyücü Divayth Fyr’in dört bin yaşını geçtiği söylenir. Benzer şekilde Birinci Çağ’da Dwemerler ile savaşan Tribunal’ın Üçüncü Çağ’ın sonlarında hala hayatta olması da bunların aynı şekilde dört bin yıldan fazla bir süredir hayatta oldukları anlamına geliyor.

Uzun Yaşamın Dertleri

Öte yandan elflerin uzun yaşaması demek, geçmişte yaşananları hatırlamak ve acı hatıraları uzun süre taşımak anlamına geliyor. Şair burada Tiber Septim’in Yaztutan Adalarını fethine göndermede bulunuyor. İkinci Çağ’ın sonlarında Altmerların memleketini yerle bir edip ele geçiren Tiber Septim’in zulmünü Üçüncü Çağ’ın sonlarında yaşayan çoğu Altmer hatırlıyor diyebiliriz.

Altmer Safkan Takıntısı

Yaşam sürelerinin yanı sıra ırkların biyolojik yapıları da değişiklik gösteriyor. Örneğin bir Altmer kadın ömrü boyunca en fazla 3-4 kez doğum yapabiliyor. Elf olmasına rağmen Bosmerların ise on, on bir hatta daha fazla sayıda çocuk sahibi olabildiği biliniyor. Altmerların safkanlılık takıntıları yüzünden nüfusları da düşük doğum oranıyla birleşince pek fazla artmıyor diyebiliriz. Nedir bu safkanlılık meselesi? Şöyle ki doğuştan sakat, engelli olan Altmer bebekleri öldürülüyor. Bunların ırkın saflığını bozacağına inanan Altmer halkı böyle bir düşünceye sahip.

Orklar Niye Kısa Yaşıyor?

Gelelim Orkların niye bu kadar kısa yaşadığına. Nord efsanelerine göre Nordlar bir zamanlar elfler kadar uzun yaşıyordu. Fakat düzenbaz Orkey, Nordları kandırır. Bundan sonra Nordların ömürleri altı seneye kadar düşer, ama insanların koruyucu tanrısı Shor olaya el atarak laneti Skyrim sınırında yaşayan Orkların üzerine atar. Böylece Nordlar bu lanetten kısmen kurtulurken olan kenarda takılan gariban orklara olur. Tabi hikayenin doğruluğu tartışılır.

Ölümü Kandırmak

Gelelim ölümden nasıl kurtulacağınıza. Ölümsüzlük mümkün müdür? Evet mümkündür. Ama sonuçları pek iç açıcı değil. Köyde yaşayıp, salgından ve savaşlardan uzak durursanız görece daha uzun yaşayacağınız kesin ama ben hiç ölmeyeyim diyorsanız büyüye ve pis işlere başvurmanız lazım. İşte ölümsüzlüğün tarifi; bir çay kaşığı tarçını kaynamış inek sütüne karıştırın ve… şaka şaka yok böyle bir şey. Ölümsüzlüğün en kolay yolu vampir olmak. Size en yakın vampire gidip sizi ısırmasını istiyorsunuz. Ama bu yöntemin de riskleri var. Eğer vampir tanıdık değilse tüm kanınızı emip sizi öldürebilir. Veya tanıdık vampirse bile vücudunuz vampirlik hastalığına yenik düşüp bok yoluna gidebilirsiniz. Kusura kalmayın en kolay yol dedim, en kesin yol demedim.

Diyelim ki hastalığı yendiniz ve ölmeyip vampire dönüştünüz. Tebrikler, artık güneş ışığından korunmalı ve gece avlanmalısınız. Solgun cilt, kırmızı gözler ve sivri dişlerinizi sevmediyseniz ölümsüz olmanın bir yolu daha var: Ölümbazlık.

Ölümbazlar veya Lichler de vampirler gibi ölümsüzdürler. Hatta daha çirkindirler. Genelde ölüçağıranlar bu işe merak duyar çünkü ruh büyülerini iyi bilmeniz gerekir. İlk önce ruhunuzu bir kap veya sandığa transfer etmeniz gerekir. Paşabahçe kavanozları da işinizi görür ama kırılmamasına özen gösterin. Aksi takdirde ruh serbest kalır ve ölürsünüz. Amacımız ruhu bedenden ayırmak ama serbest dolaşmasını önlemek. Ruh ayrı bir objede kilit altına alındığında ruhsuz kalan beden ölür. Ama ruh yeryüzünde kaldığı için hemen ruhu bedene geri aktarmanız gerekir. Ve tebrikler, ölümsüz oldunuz! Bedeniniz teknik olarak öldüğü için normal fonksiyonlarını yerine getirmez ve zamanla çürüyüp erir. Bu da pek hoş bir görüntü oluşturmaz tabi ki. Endişeye gerek yok, yanılsama büyüleri sayesinde bu sorunun üstesinden gelebilir ve seksi bir fiziğe sahip olabilirsiniz.

Üçüncü bir yöntem de mevcut diyebiliriz. Morrowind’deki Dagoth Ur’un çıkardığı kavruk hastalığı sayesinde ölümsüz olmanız mümkün. Bu hastalık sizi ölümsüz yapar yapmasına ama zamanla aklınızı yitirirsiniz ve zombiye dönüşürsünüz. Maksadınızın bilinçli ölümsüzlük olduğunu varsayarsak bu yöntemin pek akıl kârı olduğunu söyleyemeyiz.

Ölümsüzlük kısmını bitirdiğimize göre gelelim ölüme.

Daedrik Prensler

Öldüğümüzde nereye gideriz en çok sorulan soruların başında geliyor. Havanın serin estiği, ağaçları meyve dolu bir villaya mı yoksa lav ve alev ile kaplı işkence dolu bir yere mi? Bu sorunun cevabı hayattayken yaptıklarınıza bağlı. Yani hayattayken yediğiniz hurmalar ölünce tırmalar felsefesi çalışıyor. Eğer Daedrik Prenslerle işbirliği yaparsanız ruhunuz büyük ihtimalle onların diyarına gider. Örneğin vampirseniz Molag Bal’a, kurtadamsanız Hircine’in diyarına yolculuk yaparsınız. Boethiah, Meridia veya herhangi bir prense hizmet ediyorsanız, ya da onların tarikatlarına aitseniz ruhlarınız da onlara ait demektir. Burada önemli bir husus var. Ruhunuzun prenslere ait olması için illa bilinçli olarak bunu kabul etme şartı bulunmuyor. Kandırmaca ve sahtekarlık seven prenslerin oyununa gelmeniz de mümkün. Bilhassa Clavicus Vile gibi üç kuruşa beş köfte alma peşinde koşan şark kurnazı çakal prenslere dikkat etmeniz gerek. Clavicus’tan bir şey istediğinizde kabul ettiğiniz şartın altında bir bit yeniği illa var diyebilirim. Bu da demek oluyor ki siz farkında olmadan prenslere ruhlarınızı teslim etmiş olabilirsiniz. O yüzden en garanti yol, prenslere hiç bulaşmamak.

Düzgün Bir Yaşam, Düzgün Bir Ölüm

Diyelim ki sakin sakin yaşadınız, hiç bir Daedrik Prense bulaşmadınız, tarikatlara üye olmadınız. Bu durumda ruhunuza ne olacak? Burada devreye ait olduğunuz inanç giriyor.

Altmer Ahireti

Altmer ırkı yaşamın kendileri için bir zulüm olduğuna inanıyor. Bu topluluğun inancına göre elfler bir zamanlar ibadet ettikleri tanrılarla eşittiler. Yani kendileri de tanrıydı. Fakat insanların tanrısı Lorkhan veya Shor veya Shezarr’ın puştluğu yüzünden tanrılıklarını kaybettiler. Ve ölümlü olan bu dünyaya hapsedildiler. Öldüklerinde de doğrudan Aetherius’a, ait oldukları yere döneceklerine inanıyorlar. Madem öyle sıkın kafanıza ait olduğunuz yere gidin demek pek yanlış olmaz. Ama yaşam tatlı tabi…

Konumuza dönelim, Aetherius evrenin en dış katmanı. Yaratılışa destek olmayı kabul etmeyen tanrıların bulunduğu düzlem. Ve ruhlar da esasında buraya aittir. Yani her ırkın ruhu Aetherius’a gider. Ama kimisi buranın içindeki farklı mekanlara dağılır, Sovngarde gibi.

Altmerlarda ayrıca soy ve miras çok önemlidir. Hayattayken kurduğunuz aile bağları, sahip olduğunuz mülkler, sosyal statünüzün hepsi ahirette de aynı şekilde devam eder. Bu yüzden son derece soylu bir şekilde yaşamaya ve güçlü akrabalıklar kurmaya inanırlar. Son olarak Altmerlar ölülerini yakmayı tercih eder, ama anıt için büyük mabetler, dikili taşlar dikmeyi ihmal etmezler.

Bosmer Ahireti

Bir diğer elf ırkı Bosmerlar da Altmerlar gibi Aetherius inancına sahiptir. Eğer bir Bosmer Yeşil Pakt’ı ihmal etmemişse ruhu Aetherius’a gider. Bu konuda Altmerlara çok benzerler. Fakat Yeşil Pakt’ı ihlal ettiyse, yani doğaya zarar verdiyse bu kişinin ruhu ebediyen şekilsiz bir yaşam süreceği Çamur Alemi’ne gider. Burası araf gibi bir şey, ne ölü ne de diri.

Bosmerlar Altmerların aksine aile bağlarına pek önem vermez, onlar için günümüz önemlidir. Dedelerinizin geçmişte yediği haltlar, gelecekte torunlarınızın yapacakları önemsizdir. Anı yaşamak en önemli şeydir. Vadiorman dışında yaşayan Bosmerlar genelde ölülerini gömmeyi tercih ediyor. Fakat Vadiormanda ilkel bir biçimde yaşayan Bosmerlar ise daha sıradışı bir yöntemi benimsemiş durumda, o da ölüleri yemek. Evet Bosmerlar arasında “Anne dedem öldü çatal bıçağı getir” gibi diyalogları duymanız mümkün. Geleneğe göre üç günü geçmemek şartıyla ölüleri yiyorlar, ve iskeletlerini de gömüyorlar.

Dunmer Ahireti

Dunmerlar, Altmerlar gibi soya ve aile bağına önem verir. Bu yüzden her ailenin kendi aile kabri vardır ve ailenin bütün üyeleri ölünce yakılarak buraya nakledilir. Zengin Dunmer haneleri büyük mabet gibi yapılar inşa edip tüm sülalesini buraya gömer. Fakir olanlar genelde ocağın kenarında kavanoz içinde ölülerini saklar veya Necrom şehrine götürür. Necrom’a burada ayrı parantez açmak lazım. Burası gerçek bir nekropolistir, yani ölü şehridir. Hali vakti yerinde olmayan Dunmerlar ölülerini kavanozlar içerisinde buraya getirir. Necrom bu yüzden devasa bir mezarlık şehridir.

Altmerların aksine Dunmerlar da Aetherius gibi bir inanç yoktur. Aetherius’un, Oblivion’ın ve Mundus’un bir bütün olduğuna inanırlar. Bazı Dunmerların ruhları gömüldükleri kabirde kalır. Yani ruh yeryüzünü terk etmez. Bu sayede kendi soyundan birisi bu ruhla iletişime geçebilir. Sizden binlerce sene önce yaşamış atanız sizi tanır ve iletişime geçer. Fakat bu her zaman iyi sonuçlar doğurmaz. Örneğin kefil gösterip borcu kitlediğiniz amcanız vefat ettikten sonra mezarını ziyaret ederseniz, ruhu size saldırabilir. O yüzden hayattayken akrabalarınızla iyi geçinin.

Dunmer ruhunun yeryüzünden ayrılmaması için öncelikle ölen kişinin bu anlaşmayı kabul etmesi gerekir. Ardından ölünce bir tane kemiği mezarlığa saklanır, cesedinin geri kalanı yakılır. Karmaşık büyüsel işlemlerle bu kemik sayesinde ölünün ruhu aile kabrinde kalır ve burayı korumaya devam eder.

Orsimer Ahireti

Gelelim listedeki son elf olan Orsimerlara. Orsimerları pek de iç açıcı bir ahiret beklemiyor ne yazık ki. Dunmerlara benzer şekilde Daedrik Prens Malacath’a ibadet eden Orsimerların ruhu genelde onun Oblivion diyarı olan Ashpit’e gider. Burası adı gibi külle kaplı bir yerdir. Yerde havada her yerde kül bulunur. Ama Malacath’ın Orsimerları memnun eden bir vaadi de vardır, ebediyete kadar yiyip içeceğiniz ve savaşacağınız bir ahiret. Her Ork bu ahirette şeftir ve erkeklerin hepsinin bin tane karısı bulunur, kadınların da ihtiyaçlarını gidereceği bin kölesi vardır.

Orsimerların Trinimac’e tapan kesimi ise ruhlarının Aetherius’a gideceğine inanırlar. Her iki taraf da ölülerini yakmaktadır.

Burada ufak bir soluk alıp genel değerlendirme yapalım. Elflerin Bosmerlar hariç ölülerini yaktığını öğrendik. Birazdan işleyeceğimiz insanlar ise yakmak yerine gömmeyi tercih ediyor. Bu farkın belki de en büyük sebeplerinden biri, elflerin büyüyü daha etkin kullanması ve bunun sonucunda ölüçağıranlığın elfler arasında daha yaygın olması. Ölülerinin manyak Ölüçağıranların elinde oyuncak olmasını istemedikleri için ölülerini yakıyorlar diyebiliriz. Ama insanlar bu fikri benimsememişe benziyor. O zaman Emperyaller ile insanlara geçelim.

Emperyal Ahireti

Cyrodiil’in halkı Emperyaller, Nordların kadim inancındaki Orkey ve elflerin inancındaki Xarxes’ın birleştirilmiş versiyonu olan Arkay’a yaşam ve ölümün tanrısı der. Arkay’ın ölülerin ruhlarını Aetherius’a götürdüğüne inanırlar. Emperyaller ölülerini yakmak yerine gömmeyi tercih eder. Ama imparatorlukta tuhaf bir uygulama mevcut. İmparatorluğun hizmetindeki güvenilir ölüçağıranlara ölen hırsız ve hainlerin cesetleri verilir. Bu sayede hayattayken bir halta yaramayan tiplerin en azından ölümde bilime katkı sağlamasına vesile olurlar.

Hırsızlar dışındaki ölüler ise gömülür. Varlıklı ve soylu aileler ölülerini mozole tarzı yerlere gömmeyi tercih ederken sıradan halk ise normal mezarlıkları tercih eder.

Breton Ahireti

Yarı elf yarı insan Breton halkında Emperyal inancı hakimdir. Arkay’ın ölülerin ruhlarını Aetherius’a götürdüğüne inanırlar ve ölülerini de yine emperyaller gibi mezarlara gömerler. Soylular mozoleye, fakirler mezarlığa. Fakat Bretonlar arasında Altmerlardaki gibi soyluluk inanışı hakimdir. Breton kralları ve lordları soylarına önem verir. Elf egemenliği altında yaşadıkları dönemde efendileri gibi ölülerini yakıyorlardı ama İkinci Çağ’dan itibaren bu gelenek tamamen terk edilmiş durumda.

Cath Bedraud
Cath Bedraud

Breton memleketi Ulu Kaya’nın kuzey ve Skyrim sınırı tarafında yaşayan Enginyurtlular ise ölülerini yakar.

Nord Ahireti

Nordların inanış biçimleri diğer insan topluluklarından farklılık gösterir. Çünkü kendilerine has inanışları olmalarıyla beraber, Sekiz Kutsallar inancının oluşumunda etkileri olmuştur ve daha sonradan bu inancı benimsemişlerdir. Bu halk ezelden beridir Sovngarde’a gideceklerine inanır. Kahramanca ölen Nordlar, Aetherius’un içerisinde bulunan bu savaşçılar salonuna gider. O yüzden bir Nordun nasıl yaşadığı değil, nasıl öldüğü önemlidir. Orsimerlara benzer şekilde bu salonda da ebediyen içki ziyafetleri ve dövüşler yapılır. Saatlerce balta saplayıp balta yeseniz dahi acı hissetmezsiniz. Gerçi su niyetine alkolün tüketildiği bu ortamda gayet olağan bir durum.

Bir zamanlar bir Nord savaşçı Sovngarde’a gitmenin yollarını arıyordu. Tamriel’ın altını üstüne getirmesine rağmen giriş yolunu bulamadı. Fakat sonradan öğrendi ki buraya girmenin en kolay yolu kahramanca savaşarak ölmek. O yüzden Sovngarde’a girmek isterseniz ne yapacağınızı biliyorsunuz.

Diyelim ki Nord değilsiniz. Sovngarde’a girebilir misiniz? Genelde giden geri gelmediği Sovngarde’da kimlerin olduğunu söylemek pek mümkün değil. Ama Yoldaşların lideri Kodlak, Sovngarde’a girdiği rüyada Terrfyg’e kadar olan tüm liderlerin burada olduğunu görmüş. Bu da bize iki şey öğretiyor, birincisi Terrfyg kurtadam olan ilk yoldaş lideriydi. Yani kurtadam Nordlar kahramanca ölseler dahi ruhları Sovngarde’a giremiyor. İkinci olarak da Nord olmayanlar kahramanca öldükleri takdirde Sovngarde’a girebilir. Zira yoldaşların tarihte elf ve kızılmuhafız liderlerinin olduğu biliniyor.

Nordların ruhunu yolcu ettik peki cesetlerini ne yapacağız? Nordlar genelde gömmeyi tercih ediyor ama yakmak da yaygın bir davranış. Her iki yöntemi kullanan var ve biri diğerini garipsemiyor. Yine varlıklı Nord aileler kendi soylarını aile höyüklerine gömmeyi tercih ediyor. Mumyalanarak tabuta koyma ve yakılarak vazolarda saklama yöntemleri mevcut.

Skyrim’e gittiyseniz antik Nord harabelerinde metfunlara denk gelmişsinizdir. Bunlar parıldayan gözleriyle istenmeyen ziyaretçileri korkutan yaratıklar olarak görülür. Kışhisar Koleji’nden Bernadette adında bir alimin çılgınca girişimi bize bu konuda ilginç bilgiler sunuyor. Anlaşılan o ki metfunlar bilinçsizce önlerine çıkan herkese saldıran yaratıklar değil. Aksine bağlı bulundukları mezarlıkları korumaya çalışan bekçiler. Mezara girdiğinizde etrafa zarar vereceğinizi düşündükleri için size saldırıyorlar doğal olarak. Ama Bernadette bunlarla uyum içinde yedi aylık bir macera yaşamış. Anlattığına göre metfunlar, mezardaki ejder rahibini koruyor. Rahip hayatını kaybettikten sonra mumyalanıp tabuta konur. Ve hayattayken onun asistanlığını yapan insanlar da öldürülerek benzer şekilde mumyalanır ve ebedi bekçilik görevlerine başlarlar. Yani ejder rahibine hizmet etmeye karar verdiğinizde bunun kelimenin tam manasıyla ebedi bir hizmet olduğunu söylememiz mümkün.

Kızılmuhafız Ahireti

Geldik son insan topluluğuna. Kızılmuhafızlar Tamriel’ın hiç bir elf ve insan topluluğuyla bağlantısı bulunmayan, nevi şahsına münhasır bir halk. Ölülerine o kadar çok saygı gösterirler ki onlar için devasa nekropoller inşa etmişlerdir. Bu şehirler ve evler, yaşayanların evlerinden bile büyük olur. Dev heykeller, anıtlar bu şehirleri süsler. Ölüler yakılmak yerine mumyalanıp gömülür. Hırsızlar ve aylakların cesetleri gömülmez, çölde çürümeye terk edilir.

Kızılmuhafız kültüründe ölüçağıranlık lanetlenir ve şiddetle kınanır. Ölülerin hem ruhları hem de cesetleri uğraşmak kesinlikle yasaktır. Kendilerinden kimsenin bu işlere merak salmayacağını düşündüklerinden olsa gerek, ölülerini yakmakla uğraşmazlar. Ama başka ırkların ölülerine musallat olabileceklerini pek düşünememişler demek ki. Öte yandan ölüler dirilse bile bu ölülere saldırmak ayıp kabul edilir. Dolayısıyla bu durum ölüçağıranlara karşı da koymalarında zafiyet anlamına geliyor. Ama buna da farklı bir önlem bulmuşlar. Ash’abah denen sosyal tabaka, hortlaklara ve ölüçağıranlara karşı savaşır. İyi niyetle de olsa ölülerle uğraştıkları için bu kişiler halk nezdinde dışlanır, şehirlere kabul edilmezler. Çölde göçebe olarak yaşarlar ve normal Kızılmuhafızlar bu insanlardan uzak durur.

Ölen Kızılmuhafızların ruhları Irak Sahiller adındaki diyara gider. Burası tıpkı Balyozyurt gibi çöl ve palmiye ağaçlarıyla kaplı bir yerdir. Efsaneye göre Her Şeyin Tanrısı sürüngen Satakal kuyruğundan başlayarak sürekli kendini yer, böylece yaratılışı bitirip kıyameti getirir. Ama zamanla en güçlü ruhlar bu kıyametten kaçmanın yolunu bulur ve Irak Sahiller denen yere giderek yeme işleminin bitmesini beklerler. Ruptga’nın rehberliği sayesinde zayıf ruhlar da bu yöntemi öğrenir ve Kızılmuhafızlar için ahiret ortamı oluşmuş olur.

Argonyalı Ahireti

Argonyalılar diğer ırkların aksine ahirete inanmaz. Bu sürüngenlerde reenkarnasyon inanışı hakimdir, ruhları Hist’ten gelir ve yine Hist’e döner. Böylece başka bir Argonyalıya bu ruh nakledilir. Anlatılana göre ruh yeni bedende dirildiğinde önceki anıları silinirmiş, böylece hayata yeniden doğmuş gibi gelir.

Argonyalı halkı ölülerini gömmek için değişik bir yöntem kullanır. Kara Bataklığın adı üzerinde bataklık olmasından dolayı toprağa gömülen cesetler bir süre sonra şişip yeryüzüne çıkar. Bu da hoş bir görüntü oluşturmaz. Bundan ötürü cesetlere kazıklar çakılarak gömülür, böylece hem cesedin toprağın altında kalması sağlanır hem de bu kazık mezartaşı görevi görmüş olur. Ölen Argonyalıyı genelde kendi kabilesi gömer. Ölünün arından son bir kez şarkı söylenir ve ruhu Hist’e döner.

Khajiit Ahireti

Kedi halkın ahireti biraz tehlikeli, zira ruhunuz karanlık güçler tarafından ele geçirilebilir. Işık ve karanlık Khajiitlerin içinde vardır, kötü Khajiitler ahiret olan Yıldızların Ötesindeki Kumlara yani Lleswer’e ulaşamaz. Lleswer’in şeker tepeciklerinden oluştuğu söylenir, buraya giden Khajiitler muhtemelen tüm gün kafaları kıyak bir biçimde dolaşıyor olsa gerek. Ölen Khajiit’in ruhu Khenarthi eşliğinde eğer dürüst bir hayat sürdüyse doğrudan buraya getirilir, aksi takdirde önce Azurah’a götürülüp yargılanır. Öte yandan karanlık tarafı ise Namiira temsil eder. Dro-m’Athra denen yozlaşmış Khajiitlerin ruhları Namiira’ya aittir. Dromathraların ilk kez nasıl ortaya çıktığı bilinmiyor, ama hayattayken bu illete tutulup bedenlerinin zombiye, ruhları da Namiira’nın kontrolüne geçtiği biliniyor.

Khajiit
Khajiit

Khajiit memleketi Elsweyr’in kuzeyi kurak güneyi ormanlarla kaplı olduğu için defin işlemleri biraz farklılık gösterir. Kuzeydekiler ölüleri toprağa gömüp mezarın üzerine bir kaç taş dizer. Güneydekiler de toprağa gömer ama mezar taşlarını biraz daha gösterişli yaparlar. Şehirlerde yaşayanlar ise genelde şehrin yeraltı mezarlıklarını tercih eder. Ayrıca ölenin değerli eşyalarıyla birlikte gömülmesi geleneği vardır.

Kapanış

Artık her ırkın nasıl gömüldüğünü ve ruhlarının nereye gittiğini öğrendiğinize göre başarılı bir rahip veya mezarcı olabilirsiniz. Bir sonraki çalışmamızda görüşmek üzere, beğen butonunu kırmayı unutmayın.