Hircine

Hircine avcılığın Daedric Prensidir. Ölümlüleri canavara dönüştürmek için çeşitli hayvanımsı-insan hastalıkları yaratmıştır, bu sebeple de bu hastalığa sahip kişilerin koruyucusudur. Hircine’in varlığının diğer Daedric prenslerden daha sonra fark edildiği söylenir zira çoğu kadim belgede kendisinden bahsedilmez, nerede çağrılacağından da aynı şekilde söz edilmez veya çok nadir bahsedilir. Yine de bu teori artık göz ardı edilmektedir. Çünkü kurtadamlığın ortaya çıkışı elf çağının erken dönemlerine denk gelmektedir. Dolayısıyla Hircine adı geçmese bile kendisi muhtemelen fanilerle uğraşmaktaydı. Avcı daedrik prensimiz Hircine genellikle büyük bir mızrağa sahip geyik kafalı biri olarak tasvir edilir.

Kurtadamlık

Hircine’in bilinen en büyük meziyeti, Likantrofi olarak da bilinen başta kurtadamlık olmak üzere benzer hayvanımsı hastalıkları yaratmasıdır. Bu hastalıklar Hircine’e göre bir kutsamadır, hastalığı kapan kişileri kulları olarak kabul eder ve onların koruyuculuğunu üstlenir. Kendisini reddedip hastalıktan kurtulmak isteyenlerden ise nefret eder; kendi çocuklarını bu kişinin üzerine salıp öldürmelerini emreder.

Hastalığın ortaya nasıl çıktığı ise bilinmemektedir. Bilinenler ise efsanelerden ibarettir. Elf Çağı’nda yaşamış olan Ysgramor’un öncesinde bile Likantrofiyle alakalı söylentiler bulunmaktadır. Bir efsaneye göre yaratılıştan sonra canlıların kalıcı şekli bulunmamaktaydı. Hircine de sürekli şekil değiştiren canlılardan kurdu kendisine oyuncak olarak seçer. Kurtların doğasıyla oynar ve onların şekil değiştirme özelliklerini güçlendirir. Bu olay sayesinde de ilk kurtadamlar ortaya çıkar. Tıpkı Hircine gibi bir hastalığı canlılar üstüne salan başka bir daedrik prens daha vardır: Molag Bal. Molag Bal’ın vampirliği, Hircine’in kurtadamlığından biraz farklıdır. Çünkü Hircine kurtadamlarını takip edip ödüllendirir, Molag Bal ise aciz bir Nede kızına tecavüz ederek vampirliği insanların üzerine salmış ve daha fazla ilgilenmemiştir.

Birinci Çağ’da Hircine

Yazılı tarihin ilk safhalarında Hircine’in adı Nord mevkibeyi Icehammer ile olan mücadelesinde geçmektedir. Birinci Çağ’ın beşinci yüzyılında geçtiği tahmin edilen hikayeye göre mevkibeyi farkında olmadan avlanırken likantrofi hastalığını taşıyan bir kaç hayvanı öldürür. Kendi kullarının öldürülmesine sinirlenen Hircine, mızrağını mevkibeyine saplar, fakat mızrağın başı kırılarak mevkibeyinin vücudunda kalır. Zamanla mızrağın zehri etkisini gösterir ve mevkibeyi delirir, ani öfke nöbetleri geçirip etrafına saldırıp bir Kyne rahibini öldürür. Bunun üzerine mevkibeyini kontrol altında tutmak için askerler gelir, fakat kaçarak antik bir Nord kabrine sığınır. Bu kabir de mevkibeyi kaçmasın diye mühürlenir ve girmek yasaklanır. Mevkibeyinin burada meftuna dönüştüğü anlatılır. Bu kabri, Elder Scrolls Online’ın Eastmarch haritasında Icehammer’s Vault adıyla görebilirsiniz.

Kişiliği

Hircine ilginç bir şekilde diğer Daedrik Prenslerin aksine sinsi ve gizli yollarla fanileri kandırma peşinde değildir. Kendisine tapanlara vaadettiği şey apaçık ortadadır: gece avlan, gündüz av ol. Bu kuralı kabul edenler Hircine’in ebedi diyarında sürekli bir avlanma içerisindedir. Dolayısıyla Hircine ile konuştuğunuzda sizi kandırmaya çalışması çok düşük bir ihtimaldir. Belki de bu sebepten ötürü, Hircine Tamriel’da en çok ibadet edilen Daedrik prenslerin başında gelmektedir.

Hircine’in Oblivion diyarı Av Sahaları’dır. Ölümden sonra onun kulları vakitlerini burada ebediyen avlanarak geçirir. Çok sayıda egzotik hayvanın yer aldığı bu diyarda avcılar için ufak kulübeler bulunur ve av partileri asla sona ermez.

Kanlı Ay Kehaneti

Solstheim adasında yaşayan Skaal kabilesine göre, Hircine her milenyumda Mundus’a gelir ve tazılarını Solstheim adasına salar. Adada av şöleni başlar, buna Kanlı Ay Kehaneti denmektedir. Kehanetin dört alameti vardır. Önce tazılar yani kurtadamlar adada görülür. İkinci olarak donmuş bir göl olan Fjalding gölünün ortasında bir kamp ateşi çıkar. Üçüncü alamette ise adanın kuzey sahilinde karaya vurmuş çok sayıda deniz aygırı cesedi ortaya çıkar. Son olarak kehanetin ismi gerçekleşir yani Nirn’ün uydusu Secunda kan kırmızına döner. Böylece bizzat Hircine yeryüzüne iner ve büyük av başlar. Av bazen tek bir kişiyi ve bir hayvanı hedef alabildiği gibi bütün bir insan kabilesini de hedef alabilmektedir. Son kehanet 3. Çağ 427’de gerçekleşmiştir. Yine de kehanetin iyi yanından bakacak olursak diğer daedrik prensler fani evrenini ele geçirmek için uğraşırken, Hircine’in tek derdi avlanıp güzel vakit geçirmektir, tabi avlanan hariç.

Dördüncü Çağ’da Hircine

4. Çağ 201’de Sinding adlı kurtadam, dönüşümlerini kontrol altına almasını sağlayacağını düşündüğü için Hircine’in Yüzüğünü çalmıştır. Ancak Hircine yüzüğü lanetlemiş, Sinding dönüşümlerini kontrol etmenin aksine rastgele kurtadama dönüşmeye başlamıştır. Bunun sonucunda bir çocuğun ölümüne sebep olan Sinding hapishaneye atılmıştır. Sonrasında Son Ejderdoğan ile görüşen Sinding hapisten kaçmadan önce yüzüğü ona vermiş ve lanetten kurtulmak için Ak geyiği avlamasını söylemiştir. Ejderdoğan’ın karşısına çıkan Hircine ondan Sinding’i yenmesini ve derisini yüzmesini istemiştir. Hircine’in bu isteği sonrası Ejderdoğan ikinci defa Sinding ile karşılaştığında ya onu öldürerek Hircine’nin lütfunu ve Kurtarıcının Postunu kazanacaktır ya da av için gelen diğer avcıları öldürerek Hircine’nin favorisi olmaya çalışacak ve lanetten arınmış Hircine’in Yüzüğüne sahip olacaktır.