Şehvetli Argonyalı Hizmetçi İncelemesi

Elder Scrolls serisinin belki de en popüler kitaplarından Şehvetli Argonyalı Hizmetçi kitabını hepiniz duymuşsunuzdur. Erotik içerikli ve yanlış anlaşılmaya müsait bu kitapta masum bir Argonyalı hizmetçinin, efendisiyle olan muhabbeti anlatılır. Kitabın asıl niyetinin ne olduğunu ergenliğe giren her genç arkadaşımız anlamıştır. Bu çalışmamızda da bu meşhur kitabı inceleyeceğiz. Ama bunu yaparken cümlelerin alt anlamlarına bakıp gizli mesajlar aramak yerine bu kitabın lore açısından önemine, yazıldığı dönemi nasıl yansıttığını, Tamriel’ın tarihini ve sosyolojisini ele alacağız. Evet, vazelinlerimiz hazırsa konuya geçebiliriz.

Başlığın Etimolojisi

Öncelikle kitabın başlığına göz atalım. Lusty yani Şehvetli. Lusty kelimesine tarihte ilk kez Ortaçağ İngilizcesinde yani takribi 1200lerde rastlanır. Ana cermen dilindeki lustuz kelimesinden İngilizce’ye geçer ve bu dil ailesindeki Eski Saksonca, Frizyaca, Felemenkçe ve Eski Norveççe’de de benzer şekillerde bulunur. Fakat o dönemler kelime anlamı daha çok istekli, heves dolu anlamında kullanılırken artık günümüzde cinsel manada istekli hatta azmış anlamlarında kullanılıyor. Bu değişim de Ortaçağ’ın yavaşça sonlarında gerçekleşir. Oxford Sözlüğü’ndeki bilgiye göre Lusty kelimesine yazılı olarak ilk kez 1225 civarında İskenderiyeli Azize Katerina Efsanesi’nde rastlanır. Katerina MS 287-305 yılları arasında yaşayan Romalı bir Hristiyan. Aşırı detaya kaçmadan hayatını özetleyelim. Yaşadığı dönemde Hristiyanlık Romada kabul edilmediği için Katerina’nın misyonerliği göze batar ve Roma İmparatorunun emriyle işkenceye maruz kalır ve öldürülüp şehit edilir. Öldürüldüğünde 18 yaşındadır. İsa’ya ve Meryem’e sıkı sıkıya bağlıdır. Onun hayatını ve mucizelerini anlatan efsanede geçen lusty kelimesinin cinsel manada değil, yaptığı işe hevesle sarıldığı anlamına ulaşıyoruz. Sonraları 1380 civarında İngiliz teolog John Wycliffe tarafından İncil’in tamamı İngilizce’ye çevrilir ve lusty kelimesi kitapta cinsel hevesi tanımlamak için kullanılır. Ve son olarak benim tahminime göre Viktorya Dönemi’nde iyice cinsel anlamı ağır basmaya başlar.

Türkçe’deki şehvet ise Arapça’dan gelir ve şiddetle arzulama anlamındadır. Bizde ise bu kelime ilk kez Kutadgu Bilig’de geçer. Kutadgu Bilig’deki kullanımı ise daha çok cinsel isteği karşılamak içindir.

Şimdi bu kadar bilgiyi niye verdim? Sebebi şu, azgın anlamına gelen Horny yerine Lusty kelimesinin kullanılmasının bir sebebi var. Kitapta Argonyalı Hizmetçi hemen cinsel münasebete girmek için fırsat kollamaz. Aksine efendisi atılgandır ve imalı konuşur. Tabi Hizmetçi de kendisine atılan pası taca atmaz ve o da imalı cevaplar verir. Ama unutmayın, burada aksiyona asıl girişmek isteyen kişi efendi. O yüzden Lusty kelimesi çok isabetli bir kullanım olmuş.

Crassius Curio

Gelelim kitabın yazarına. Crassius Curio adındaki bu vatandaşa Morrowind oyununda denk gelebilirsiniz. Kendisi Emperyal ırkına mensuptur ve Hlaalu Hanesi’nin vekilidir. Aynı zamanda büyük ihtimalle bir eşcinseldir. Morrowind’deki evinde kendisine Crassius Amca der ve diğer insanlara fıstığım diye hitap eder. Ana hikaye görevlerinde Hortator ilan edilmenize kefil olmak için sizden bir öpücük ister. Ayrıca Hlaalu Hanesi’nde size kefil olmak için yine soyunmanızı ister. Yazar resmen kendi yaşamını kitabına dökmüş durumda.

Yazıldığı Dönemin Etkisi

Her kitabın kendi dönemini yansıtması gibi Argonyalı Hizmetçi de kendi döneminden izler taşır. Mesela bunun en güzel örneğini gerçek hayatta Giovanni Boccaccio’nun yazdığı Decameron kitabında görüyoruz. Kitapta on tane karakter Avrupa’yı kasıp kavuran Kara Veba’dan kaçmak için Floransa’dan ayrılıp kırsala sığınır. Ve zaman geçirmek için birbirlerine hikayeler anlatmaya başlarlar. Bu mini hikayeler erotizmden trajediye geniş bir yelpazededir.

Kitabı yazan Boccaccio da bizzat veba döneminde yaşadığı için kendi dünya görüşlerini ve tecrübelerini aktarır. Çünkü ölüm her yerdedir, zengin fakir dindar kafir ayırt etmez. Hayatta bundan sonra tek bir gerçek vardır, o da ölümdür. 1348-1351 tarihleri arasında Avrupa’yı alt üst eden veba nüfusun %30 – %60 civarını hayattan koparır. Peki sadece veba mı derin izler bırakır? Tabi ki de hayır. 1315-1322 arasında Kuzey Avrupa’daki kıtlık bu karamsarlığın öncüsü olacaktır. Bu senelerde bahar yağmurları sonbaharda da devam eder, dereler taşar tarlalar su altında kalır, yolların izleri silinir. Bazı yerlerde 150 gün boyunca yağmurun durmadığı belirtilir. Ekinler mahvolur, müthiş bir kıtlık başlar. Ertesi sene ise soğuk bir kış gelir, zaten azalan erzak stokları tamamen tükenir. Tüm bunlar halkın günahkarlığına bağlanır. Halk günahkar olduğu için Tanrı onlara böyle bir felaket göndermiştir. Ve yine aynı halk kiliselere kapanıp dua etmeye başlar. Tabi bu sırada yetersiz beslenmeden dolayı doğan çocuklar teker teker ölmekte, hayatta kalanlar ise bağışıklığı zayıf bir şekilde yaşamına devam etmektedir. Lakin Tanrı dualara tam tersi bir cevap verir, bir nesil sonra vebayı Avrupa’nın üstüne salarak.

1348’in sıcak bir temmuzunda İngiltere’nin güneyindeki Weymouth liman kasabası sıradan bir sabaha uyanıyordu. Ana Kıta’daki İngiliz koloni şehri Calais’den gelen baharat gemileri limana yanaşmış ve mallar depolara götürülmeye başlanmıştı. Her şey sıradan, her şey beklendiği gibi. Ta ki ertesi gün kıta Avrupa’sına yayılan hastalığın belirtilerinin bir liman işçisinde görülene dek. Halk korku ve panik içinde papaza gider. Gün içerisinde ayin yapılacağı ilan edilir. Cemaatten herkes kiliseye koşar, kutsal yağlar sürülür dualar edilir. Bu korkunç felaketten koruması için köylüler Tanrı’ya yalvarır. Ama Tanrı köylülere kıçıyla gülmektedir çünkü bir hafta içerisinde köy ahalisinin yarıdan fazlası vebadan hayatını kaybedecektir.

Peki bütün bunların Avrupa zihniyetine etkisi ne oldu? Yüce Papa’nın ve Kralların otoritesine şüpheyle bakılmaya başlandı. Edilen onca dua, cennetten alınan parsel parsel arsalara rağmen nüfusun yarısı yok oldu. Ya Tanrı’nın inayetiyle kutsanan krallar aslında balon, ya da Tanrı bizi çok sallamıyor. Halk daha çok ilkini tercih etmişe benziyor, çünkü 1358’de Fransa ve İngiltere arasında bir asırdır devam eden Yüzyıl Savaşları kıtlık ve vebanın etkisiyle halkta infiale yol açar. Fransa kralı İngilizlere esir düşmüştür ve halk kendi kutsal liderlerinin şövalyeler ve lordlarca terk edilmesinin hesabını sorar. Madem bu soylu sınıfı liderimizi korumuyor üstüne düşeni yapmıyor o zaman bunların alayını yok edelim deyip soylulara karşı kanlı bir katliam orgazmı başlar. Dönemi anlatan ve o devirde yaşayan Froissart’ın Kroniğinde köylülerin eline geçirdiği soyluları katledip karılarına tecavüz edip, çocuklarını babalarına yedirdikleri anlatılır. Olay belki abartı belki değil. Ama isyanın kendisi tamamen gerçek. Bir nesil sonra benzer isyan İngiltere’de çıkar.

Neden Argonyalı Hizmetçi?

Görüldüğü üzere bu tip kitaplar yazıldığı dönemdeki sosyal olaylardan etkileniyor ister istemez. Bizim konumuzda da kitabın ana kahramanının Argonyalı olması dikkat çekici. Niye Breton veya Altmer değil? Şurada anket yapıp bir Altmer ile mi yoksa Argonyalı ile mi sevişmek istersiniz diye sorsak, kalıbımı basarım %90’a yakın Altmer çıkar. Ama dediğim sosyal ve tarihi etkileri kitapta görüyoruz. Argonyalılar köle olarak kullanılan bir ırk. Özellikle Dunmer halkı ara sıra Kara Bataklığa akınlar yaparak Argonyalıları ele geçiriyor ve bunları köle pazarlarında satıyorlar. Kölelik deyince her zaman aklınıza boynunda demir zincir elinde kazma kürekle tarlada çalışan amele gelmesin. Evet yaygın kullanım bu ama ev işlerini yapması amacıyla özellikle kadın Argonyalılar yaygın bir şekilde kullanılıyor. Bunlar yeri geliyor yemek yapıp ortalığı toparlıyor yeri geliyor hayvanlarla ilgileniyor yani hafif işleri yapıyor, ve bazen de istemese de sahibinin cinsel isteklerini gideriyor. Bunların hiçbirinde kölenin söz hakkı yok. Aman beyim bugün başım ağrıyor gibi bahanelere sığınamazlar. Çünkü kölelere normal insan gözüyle bakılmaz. Bunlar birer maldır ki zaten bu yüzden alınıp satılırlar.

Tarihte de köleliği farklı biçimlerde görüyoruz, mesela bugün Vikingler diye bildiğimiz kuzey toplumları bunu meslek haline bile getirmişti. Danimarka’da, Volga ve Dinyeper Nehri civarındaki şehirlerde bol miktarda köle satıp köşeyi dönen çok sayıda Viking mevcut. Doğuda ve özellikle güneydeki Halifeliğe çok sayıda köle satmak için giden Viking bulunur. Bunların tabiri caizse hammadde kaynağı da günümüz Ukrayna topraklarındaki Slav halkıdır. Argonyalıların Dunmerlar tarafından sistematik bir şekilde ele geçirilip köleleştirilmesi gibi, Slavlar da Vikingler tarafından ele geçirilip satılır. Hatta köle kelimesinin İngilizce’deki karşılığı Slave kelimesi de Slav’dan gelir.

Kadının Cinsellikteki Yeri

Yani meşhur kitabımızda hizmetçi kadının Argonyalı olması sebepsiz değil. Kadının adı da Kuyruğunu-Kaldırır. Niye kuyruğunu kaldırdığını açıklamaya gerek yok diye tahmin ediyorum. Buna rağmen hizmetçi kadın işveli değildir ve gelişecek olaylardan kendisini sakınmaya çalışır. Temizliği bitirmesi gerektiğini aksi takdirde ev hanımının başını vurduracağını söylemesi, utanması, kendini zavallı görmesi buna örnek. Ama beyefendi Crantius işin peşini bırakacak gibi değildir. Burada da aslında kitap çok güzel bir şekilde erkek egemen yani ataerkil toplum yapısına güzel göndermede bulunuyor.

Antik Roma ve Yunan kültüründen kopup başını toprağa gömerek her şeyi yasaklayan “gerici” Ortaçağ Hristiyan Avrupa zihniyetine bakalım. Bu dönemde cinsellik tabudur, kadın şehvetle dolup taşmaktadır. Boccaccio’nun meşhur sözü bu durumu özetler: “Bir horoz on tavuğa yeterken, on erkek bir kadına anca yeter.” Bu yüzden kadınlardan uzak durulması öğütlenir. Evlenmeyen kadın tehlikelidir, erkekleri baştan çıkarır yuvaları yıkar. Günümüzde bile toplum baskısını kadınların üzerinde rahatça görebiliyoruz. Evde kalma korkusu gibi şeylerin hepsi bu zihniyetin sonucu ortaya çıkan şeyler. İnsanoğlunun cennetten kovulmasına bile kadın yol açmıştır. Yılanın sözlerine kanıp ihtiraslarına hakim olamayan Havva yasak meyveyi alıp bütün insanlığın kaderini değiştirecektir.

Mızrak Sembolizmi

Kitaptaki sembolizm bununla da bitmez. Crantius şak diye mızrağını çıkartıp masaya vurur ve hizmetçisine cilalamasını söyler. Hizmetçi de mızrağın devasa olduğunu ve cilalama işleminin bütün gecesini alabileceğini söyler. Mızrak şekil itibariyle malum şeyi anımsatsa da aslında Elder Scrolls evreninde buna başka bir yerde de tanık oluyoruz. Yarı tanrı Vivec’in meşhur mızrağı Muatra da aslında bir penistir. Her ne kadar doğruluğu şüpheli olsa da Vivec’in kendi yazdığı vaazlarında, Molag Bal ile sevişme esnasında Vivec birden tanrının aletini ısırıp kopartır ve kaçar. Ganimeti de mızrak olarak kullanır. Vivec bundan sonra bu mızrağı kullanıp düşmanlarına bolca saplayacaktır. Şehvetli Argonyalı kitabında da mızrağın ortaya çıkışı tesadüf olmasa gerek.

Evet sevgili abaza arkadaşlarım. Şehvetli Argonyalı Hizmetçi’yi sıradan bir erotik kitap sanıyorsanız çok yanılıyorsunuz. Bu kitap bir kültürdür bir sosyal aynadır. Başka erotik maceralarda görüşmek üzere esen kalın.

Bibliyografya

Jordan, W. C. (2002). Europe in the High Middle Ages. Penguin Books.

Froissart, J. (1978). Chronicles (G. Brereton, Trans.). Penguin Books.

Skeie, T. (2018). The Wolf Age: The Vikings, the Anglo-Saxons and the Battle for the North Sea Empire. Pushkin Press.

Price, N. (2020). Children of Ash and Elm: A History of the Vikings. Allen Lane.

Janega, E. (2023). The Once and Future Sex: Going Medieval on Women’s Roles in Society. W. W. Norton & Company.

Jones, D. (2021). Powers and Thrones: A New History of the Middle Ages. Penguin Books.