Pelinal’in Şarkısı

Orijinal Adı:

Bulunduğu Oyunlar:

Kitap Kategorisi:

Çevirmen:

Kitap Künyesi
Oyunlar: Knights of the Nine, Skyrim, ESO
Çevirmen: Anıl Yılmaz
Orijinal İsim: The Song of Pelinal

Bölüm 1: İsmi Üzerine

Editör’ün Notu: 1-6 arası ciltler İmparatorluk Kütüphanesi’nde bulunan Reman Yazmaları’ndan alınmıştır. İkinci Çağ’ın başlarında bilinmeyen bir alim tarafından toplanan bölümlerin suretidir. Bunun ötesinde, bölümlerin bazıları aynı döneme ait gibi gözükse de (hatta belki de aynı yazmaya) asıl yerleri hakkında pek az şey bilinmektedir. Fakat bu altı bölümün tarihlenmesiyle ilgili bilimsel bir oy birliği henüz bulunmadığından, bu konu hakkında burada bir fikir beyan edilmeyecektir.

O’na sonradan takılan pek çok lakabın ötesinde, “Pelinal” adını almasının ilginç bir hikayesi vardı. Bu bir Elf ismiydi ve Pelinal bu ırkın üzerindeki bir felaketti, şaka kaldırmaz bir şeydi bu. Pelinal şaka için fazla somurtkandı; öyle ki gençliğinde dahi saçı beyazdı ve bela peşini bırakmazdı. Belki de düşmanları ona kendi dillerinde Pelinal diyorlardı ama bu da kesin bir şey değil çünkü bu “görkemli şövalye” anlamına geliyor ve o düşmanları için ne görkemliydi ne de şövalye. Elbette, Tamriel’de geçirdiği günler sırasında bu isme yenileri eklendi: Ak-Elli Pelinal dendi ona çünkü sol eli ölümcül bir ışıktan oluşuyordu; Kanlı Pelinal oldu, zaferini kan içerek kutladığı için; Asi Pelinal oldu sonra, mücadelecileri rezil rüsva ettiği için; Muzaffer Pelinal dendi ona, iki sözcük eş anlamda anılmaya başlandı ve askerler savaşın içinde onun sancağını görünce Tanrılara şükrediyorlardı; Kınayan Pelinal oldu, kendi taktiklerine ters düşen taktikleri benimsemiş müttefiklerin kulağını çektiği için, bir çeşit savaş kuramı; ve Üçüncü Pelinal dendi ona, gerçi bazılarının onun daha önce zaten iki kere vücut bulmuş, tanrı kılığına giren birisi olduğunu söylemelerinden mi, yoksa daha basitçe, isyanın salonlarında dolaşmadan önceki kurtuluş dualarında Alessia olarak bilinen Perrif’e verilen üçüncü görü olduğundan mıdır bilinmiyor.

Bölüm 2: Gelişi Üzerine

Daha sonra Perrif yeniden Cariye’yle konuştu, o ki elf yönetiminin başından beri iyilik nedir bilmemiş Cennet gözcüsü ve bir ölümlü olarak, Tanrılar tarafından zayıflığı içinde gücü barındırdığı için sevilen, için için yanan ve yine de kolayca sönebilecek ve sonunda her zaman ölüme mahkum bir ateş olarak konuştu (ve işte bu yüzdendir ki ruhlarının her halükarda yanmalarına izin verenler Ejder ve Onun Soyu tarafından sevilirler) ve dedi ki: “Bu üzerinde düşündüğüm şey, adını buldum, ona özgürlük diyorum. Sanırım bu da, Kayıp Shezarr için bir sözcükten ibaret… Onun parçalara ayrılışında ilk yağmuru sen yaptın ve senden istediğim, bize yabancı üstatlarımız için aynısını yapman… Böylece onları tamamen bölük pörçük edip Topal’da boğulsunlar diye birbirlerinden ayırabiliriz. Morihaus, oğlun, yüce ve kızgın, kanlı boynuzlu, kanatlı, bir daha aşağı uçtuğunda, bırak bize öfke getirsin.”… Ve sonra Kyne Perrif’e başka bir sembol bahşetti, elflerin kanıyla kırmızıya boyanmış bir elmas, öyle bir elmas ki her bir yüzü bir insana dönüşüp gardiyanlarını lime lime edebilir ve bu elmas bir isme dönüştü: PELIN-EL, “Yıldız Şövalye”, gelecek bir zamandan gelen bir zırha bürünmüş. Cyrodiil’in ormanlarında öldürerek yürüyor, Morihaus da onun yanında kan köpürerek ve heyecandan uluyarak geziniyor çünkü Pelinal geliyor… Ve Pelinal Perrif’in asiler kampına geldi, elinde kılıç ve topuzla, ikisi de elflerin iç organlarıyla, tüylerle ve büyü çubuklarıyla -ki bu çubuklar Ayleidon’un işaretleriydi- kaplı kıpkızıl kesilmişler ve onları havaya kaldırıp şöyle dedi: “İşte bunlar onların doğu kabilelerinin şefleriydi ve artık konuşamıyorlar.”

Bölüm 3: Düşmanı Üzerine

Ak-elli Pelinal, o günlerde Cyrod’da yaşayan tüm elflerin düşmanıydı. Gerçi genelde, Ayleid büyücülerini öldürme görevini, savaşlardan ziyade önceden ayarlanmış açık dövüşlerde kendi üzerine almıştı. Savaşı; isyan alanını, Paravania’nın büyüyen ordularına ve kafasının dikine giden yeğenine bırakmıştı. Pelinal, Bakırçaylı Haromir’i Tor’da düelloya çağırdı ve Reman’a – henüz kimsenin bilmediği bir isimdi- şükürler yağdırarak boynundaki damarlarını yedi. Biçimveren Gordhaur’un kafası, Ninendava’nın keçi yüzlü mihrabına vurularak ezildi ve Pelinal bilgece, kötülüğün welkynd-büyüleriyle yeniden hortlamasını önlemek için küçük bir veba büyüsü yapılmasını söyledi. Dönemin sonrasında Pelinal, Ceya-Tar’ın granit basamaklarının üzerinde, Ateş Kralı’nın mızraklarının şahitliğinde Hadhuul’u katletti. Bir süre, Ayleidler’in hiçbir silahı onun zırhına işlemiyordu. Pelinal de zırhın insan tarafından dövülmediğini kabul etmişti ama üzerine gidildiğinde dahi ser verip sır vermiyordu. Pelinal’in kölelikten alıp çok sevilen bir piyade haline getirdiği Huna, Şarkıcı Celethelel’in gagasından çıkan bir okla başından vurulup öldüğünde, Pelinal ilk Delilik’ine girdi. Celediil’den Narlemae’ye dek yakıp yıktı ve bu toprakları ve üzerlerindeki her şeyi Elflerin ve İnsanların haritalarından sildi, Perrif Tanrılara, daha fazla bela getirmemeleri için adaklar adadı. Bunların ardından Ak Altın çıkageldi. Ayleidler Meridia Şafakçıları ile anlaşma yaptı. Onları çağırdılar ve korkunç, altın-nidalı “yarı-elf” Tüysüz Umaril’i savunucuları ilan ettiler… Ve gelişinden bu yana, Pelinal ilk defa bir başkası tarafından dövüşe çağrıldı. Umaril tarafından, ölüm nedir bilmeyen Umaril.

Bölüm 4: Eylemleri Üzerine

Pelinal, büyücü ordularını Niben’in ardına dek sürdü, tüm doğu topraklarını Paravania isyanları adına ele geçirdi ve Kyne, artık Ayleid sancaklarının dalgalanmadığı – İnsan ordularının ilerlemek için buralarda kamp kurmaları gerekiyordu – köylerdeki ve kalelerdeki kanı temizlemek için yağmurlarını göndermek zorunda kaldı. Ve Pelinal, Vahtache’nin kapılarını ardına dek açıp Köle-Kraliçe Morihaus’un üstünde tepelerinde uçarken tüm tutsakları serbest bıraktı ve İnsanlar ilk kez ona Al-Esh diye hitap ettiler. Ve o, Sedor’un Bin-Kuvveti’nin (artık bilinmeyen fakat o günlerde oldukça ünlü bir kabile) ellerini geri almak için Geçit’e girdi. Ayleidler bunları bir gecede çalmışlardı ve o, iblis kemiğinden yapılmış bir yük arabasının içinde iki bin eli geri getirdi… Metin kayıp… Kreath halkının kuzey varlıklarını pekiştiren ilk Pogrom’dan sonra, Heldon Köprüsü’nde saçı elf kanıyla beyazdan kahverengiye dönmüş halde duruyordu. Perrif’in şahincilerinin Kuzeyliler için yollandığı yerdi burası. Burada Kuzeyliler ona baktılar ve Shor geri döndü dediler fakat o bu kutsal ismi ağızlarına alarak ona saygısızlık ettiklerini söyleyip ayaklarının dibine tükürdü. Fakat o yine de Kuzeyliler’e, Ayleidler’i içerilere, Ak Altın Kulesine doğru sürmek adına batı bölgenin dışlarına kadar önderlik etti. İnsan ırkının ani gelen özgürlüğünün gücünü ve bu gücün getirdiği kızgın fikirleri anlayamamış, Ak Altın Kulesi’ne doğru küçük bir geri çekilmeye giriştiler. Umaril’in geri çekilirken gönderdiği tüm tazı birliklerinin başını ezdi ve Morihaus’u, Kyne’nın Nefesi’ni, Keskinzeka Zuathas’a tedavi için gönderdi. Ve elbette, Skiff Konseyi’nde Paravania’nın ordularının ve Kuzeyliler’in tümü Ak Altın’ın önünde korkudan tir tir titredikleri için Al-Esh’in bizzat kendisi saldırıyı erteleme kararı aldı. Pelinal öfkeden köpürdü, Umaril’e sayıp sövdü, etrafındaki korkak olduğunu düşündüklerine sayıp sövdü ve tek başına Kule’ye doğru yola koyuldu çünkü Pelinal düşünmeden hareket ederdi.

Bölüm 5: Morihaus Sevgisi Üzerine

Morihaus’un, Kyne’ın oğlu olduğu katı bir gerçekliktir ama Pelinal’in gerçekten Shezarrine olup olmadığı hakkında bir şey söylememek en iyisi olur (çünkü bir keresinde, kısa kılıç ustası Plontinu, bu konu hakkında bir yorum yaptı ve o gece güveler tarafından boğularak öldürüldü). Gerçi, bu ikili, Morihaus ve Pelinal, birbirlerinden aile üyesi olarak bahsediyorlardı, Morihaus bir kademe aşağıdaydı ve Pelinal onu çok seviyor, onu yeğeni olarak görüyordu fakat tüm bunlar, ölümsüzlerin hayalleri de olabilir. Savaş zamanı Pelinal, Morihaus’a hiçbir zaman akıl verme gereği duymadı. Çünkü bu boğa-adam muhteşem dövüşüyor, adamlarına çok iyi önderlik ediyordu. Hiçbir zaman da Delilik yoluna girmedi ama Ak-elli, Perrif’e duyduğu sevginin çoğalmasına karşı uyardı onu. “Bizler Ada’yız, Mor, olayları sevgiyle değiştiririz. Bu dünyaya daha fazla canavarlık getirmemeye dikkat etmeliyiz. Eğer karşı koymazsan, o seni alacak ve eğer buna izin verirsen, tüm Cyrodiil’i baştan aşağı değiştirmiş olacaksın.” Ve bunun sonunda boğa, boğa olduğu için utandı çünkü her daim Paravania için kendini fazla çirkin hissediyordu, özellikle de karşısında soyunduğu vakitlerde. Ardından homurdandı ve başını Secunda ayının ışığı altında sallayarak dedi ki: “O, burnumun üzerinde gezinen bu ışık gibi: kimi zaman bir tesadüf ama geceleyin ne zaman başımı hareket ettirsem, o hep orada. Yani sen de biliyorsun ki, benden istediğini yapmam imkansız.”

Bölüm 6: Çılgınlığı Üzerine

Denir ki, o, dünyaya Sithis’ten ve tüm değişimlerin gücünden doğan bir Padomaic gibi geldi. Yine de diğerleri, Fifd of New Teed gibi, der ki Pelinal’in yıldız-zırhının altında, göğsünün içinde kalp yoktur, kalp yerine aklını yitirmiş bir ejderha gibi naralar atan elmas biçimli kızıl bir öfke vardır. Ve işte bu da onun, tanrıların yansımasından başka bir şey olmadığının kanıtıdır. Pelinal, bu konuşulanların hiçbirini önemsemedi ve her kim tanrılar hakkında konuşursa, onu öldürmekten çekinmedi, adil kişi Perrif dışında. Perrif şöyle diyordu: “O konuşmak yerine hükmediyor, kanun koyuyor, çaba sarf etmeden yalnızca konuşmayı amaçsız buluyor.” Askerler bu lafları duyduklarında boş gözlerle baktılar Pelinal’e, o ise güldü, kılıcını salladı ve Ayleid tutsaklarını kılıçtan geçirmek için Kyne’nin yağmurlarına daldı ve haykırdı: “Ey Akatosh, bunu paylaştığımız deliliğimiz adına yapıyorum! Beni izleyip gözetmeni izliyorum ben de! Umaril bize meydan okuyor çünkü onu biz böyle yaptık!” İşte Pelinal’in kendini Delilik’e kaptırışı bu öfke krizleri esnasında meydana gelirdi. Pelinal Delilik’e girdiğinde dünya üzerindeki her şey büyük bir boşluğa düşer, Alessia tanrılara yardım için dua ederdi. Ve tanrılar da dünyaya inip Ak-elli’yi öldürme isteğinden arındırana kadar yatıştırırlardı. Bir gün Garid, bu Delilik’i ve ardından sakinleşmesini uzaklardan gördü ve yolunu değiştirerek Pelinal’e doğru at sürmeye başladı. Pelinal ile bir şeyler içip sohbet etmek istiyordu ve Pelinal’e bu durumun nasıl bir hissiyat doğurduğunu sorduğunda, Pelinal ancak şu şekilde cevaplayabildi: “Sanki artık rüyanın, onu görene ihtiyacı kalmamış gibi.”

Bölüm 7: Umaril ile Savaşı ve Parçalanışı Üzerine

Umaril’in müttefikleriyle yapılan ve ölü Auroralıların cesetlerinin tahtın etrafındaki mum ışıkları gibi yayıldığı pek çok savaştan sonra Pelinal, oldukça iyi donanmış, son Ayleid büyücü-kralları ve onların iblisleriyle karşılaştı. Ak-elli, topuzuyla yeri çatlattı ve hepsi geri çekildiler ve dedi ki, “Beni buraya çağıran Umaril’i getirin bana!”… Ve kendine göre ulu ve şeytani, yakın dövüşten öte uzaktan-mahvet’i benimsemiş Umaril, öne çıkmadan önce Ak Kule’nin gölgelerinde durup bekledi. Pelinal ölsün diye daha çok asker gönderildi ve bu askerler baltalar ve oklarla Pelinal’in zırhını delmeyi başardılar. Çünkü Umaril hepsini birer birer kutsamıştı. Sonunda bu yarı-elf Meridian’ın ışığıyla yıkanmış şekilde kendini gösterdi. Aile neslini listeledi ve babasından bahsetti, Irmak-Dünya’nın son tanrısından. Tüm bunları yaparken soluk soluğa kalmış ve sonunda yaralanmış olan Pelinal’i izlemekten zevk alıyordu… Kayıp metin… Pelinal, Umaril’in miğferinin yüzünde çöküntüler oluşturup onu çirkin bir hale soktuğunu düşünüp güldü, tüysüz kanatlarının Pelinal öfkeyle köpürürken kılıç darbeleriyle kırılmış olduğunu gördü. Pelinal, Umaril’in atalarına ve hatta Yaşlı Kıta’dan gemilere binip gelen herkese hakaretler yağdırdı. Bu durum diğer Elf krallarını öfkelendirdi ve kendilerince bir deliliğe girmelerine neden oldu ve hepsi birden Pelinal’in üstüne yağdılar, Skiff Konseyi’nin bile duyabileceği şekilde, sersemlikle kükreyen Pelinal’i sekiz parçaya böldüler… Kayıp metin… Sonraki sabah Mor, kuleyi boynuzlarının yüce darbeleriyle sarstı ve bazılarını öldürmeyi başardı. Askerler öldürecek Ayleid bulma yarışına giriştiler ama Pelinal çoktan kaçmaya başlamış o krallar ve iblisleri dışında hiç Ayleid bırakmamıştı zaten. Ak-elli’nin kellesini bulan Morihaus oldu, krallar başarılarının kanıtı olarak onu geride bırakmışlardı. Pelinal’in ölmeden önce pişmanlık dolu sözler sarf ettiği söyleniyordu ama bu ölümsüzler kendi aralarında hiçbir ölümlünün duymaya cesaret edemeyeceği başka şeyler de söylüyorlardı ama isyan yine de kesildi.

Bölüm 8: Al-Esh’in Ölümündeki Vahiyi Üzerine

Seni, benim diğer yarımla birleşmen için bıraktım, Tanrılara büyük zevkler getiren özgürlük fikrine ışık olman için. Bu öyle bir fikir ki Gökler bile tam anlamını bilmiyorlar. İşte bu nedenle Baba’mız… Kayıp metin… Anlaşma’nın ilk günlerinde, dünyevi öfkelerimizle yankılanırken biz. Şimdi seni göklere almamıza izin ver. Sana gerçek yüzümüzü göstereceğiz… Unutkanlık içinde her Çağ bir diğerini yiyen yüzlerimizi.