Skyrim’in Babası: Diriliş Ysgramor

Üç asker kan ve ter içerisinde gecenin karanlığında kıyıya ulaştı. Hiç durmadan kürek çekip, Hayaletler Denizi’nin azgın sularıyla mücadele ederek, katliamdan kurtulmayı başardılar. İki genç kayığı karaya çekip güvene alırken, yaşlı adam bileklerini sızlatan soğuk suya aldırış etmeden denize bakıyordu. Belki de az önce kaybettiği dostlarının yasını tutuyordu; belki de alacağı intikamın planını yapıyordu. Ama bildiğimiz bir şey var ki, o da bu üçlünün geldikleri yere tekrar geri döneceğiydi. Çünkü Ysgramor intikam almaya karar vermişti.

Hazırlık

Tamriel’da kayıtlı tarihin öncesi olan Elf Çağı’nda, Atmora’da yaşayan insanların bir grubu güneydeki Skyrim topraklarına ticaret için gidip geliyordu. Skyrim’deki Dwemerlar ile çok fazla ilişki kuramasalar da Kar Elfleriyle daha haşır neşirdiler. Tabi bu ilişki formaliteden öteye gitmemişti, insan ve elfler arasında güvensizlik diplomatik ilişkilerin kurulmasına mani oluyordu. Ama günlerden bir gün bir grup insan Skyrim’de kalıcı bir yerleşke kurmaya karar verir. Sahilden çok uzak olmayan bu yere Saarthal adını koydular. Şehirden kaçabilen ve geri dönüp kar elflerini tokatlayabilecek güçte bir orduyla gelen Ysgramor’un zaten bir soylu veya yönetici olduğunu söyleyebiliriz. Bu döneme ait en çok bilgiyi içeren Geri Dönüşün Şarkıları kitaplarını incelediğimizde, yaşanan olaylar, kişiler ve dönemle ilgili kesin olmasa da iyi kötü bilgi edinmemiz mümkün. Dolayısıyla bu çalışmada da bu kitaptan öğrendiklerimizi, gerçek hayattaki tarihi olaylarla kıyaslayıp benzer noktalar bulmaya çalışarak insanların Skyrim’e yerleşmesini açıklamaya çalışacağım.

Ek olarak Kar Elflerini anlatırken Falmer yerine anlam karmaşası olmaması için Kar Elfi kelimesini kullandım. Aslında her iki kelime de aynı anlama geliyor. Nasıl ki Orman Elfleri Türkçe, Bosmer ise elfçeyse, Kar Elflerinde de aynı durum var. Falmer kelimesi, Kar Elfinin elfçe dilindeki karşılığı. Skyrim oyununda yer altında yaşayan tipi kayık yaratıklar Kar elfleri. Ama oyunda elfçe karşılığını yani Falmer kelimesini kullanmışlar.

Ysgramor Dönemi

Öncelikle insanların Skyrim’e yerleşmesi, Kar Elflerinin önce mağlup edilip ardından tipsiz yaratıklara dönüşmesi gibi olayların hepsi bir anda yaşanmadı. Bu bir süreç, yani yüzyıllar boyu süregelen olaylar silsilesi. Ayrıca olayın yaşandığı dönemin elf çağı olduğunu tekrardan hatırlatayım. Evrenin son senesi olan Skyrim’de tarih 4. Çağ 201. Yani birinci çağ bir senesinden tam 4450 sene geçmiş. Ysgramor’un elf çağında, yani kayıtlı tarihin olmadığı dönemde, 1000 senesinde yaşadığı varsayımını kabul edersek, Skyrim ve Ysgramor arasında kabaca 5500 sene geçmiş diyebiliriz. Bizim dünyamıza uyarladığımızda 5500 sene geriye gittiğimizde Sümerlerin yaşadığı döneme gitmiş oluyoruz. Arada o kadar büyük fark var. Olayın geçtiği dönemi de anlattığımıza göre gelelim olayın kendisine.

Ysgramor
Ysgramor

Atmora Hakkında

Atmora insanları yaşadığı kıtadır ve Tamriel kıtasının kuzeyinde bulunur. Bu dönemde Tamriel’da elfler ve yabansı halk olan Khajiitler ile Argonyalılar bulunuyor. Günümüzde Atmora donmuş bir kıta ve artık kimse yaşamıyor. Fakat bir zamanlar durum tam tersiydi. Evet belki de çok sıcak değildi ama yine de yaşamaya ve çoğalmaya elverişli topraklara sahipti. Nitekim Ysgramor elfleri Skyrim’den kovduktan sonra bile insanların hala Atmora’da bin yıl kadar yaşamaya devam ettiğini düşünürsek yaşamaya oldukça elverişli bir yer diyebiliriz. Madem elverişliydi, Ysgramor niye Skyrim’de şehir kurmaya karar verdi?

Bu noktada devreye Hudut, Fetih ve Yerleşim Hakkında kitabı giriyor. Bu kitabın söylediğine göre insanlar Ysgramor’dan çok önce sadece Skyrim değil Tamriel’ın bütün kuzeyinde dağınık olarak zaten yaşıyordu. Ulu Kaya’dan Morrowind’e, Balyozyurt’un çöllerine kadar insanlar Atmora’daki iç savaş, kıtlık gibi durumlardan kaçmak amacıyla Tamriel’a gidiyordu. Topraksız insanlar, şan ve yağmayla para peşinde koşanlar güneydeki kıtaya yelken açıyordu. O yüzden Ysgramor kesinlikle Tamriel’a ayak basan ilk insan değildi. Ama insanlar bu yeni topraklarda azınlık durumundaydı ve gittikleri yerdeki elflerin dikkatini çekmemek amacıyla onlarla iyi geçinmeye çalışıyorlardı. Muhtemelen Ysgramor’u farklı kılan şey de bu oldu. Yine ihtimal dahilinde, Skyrim’in Atmora’ya yakın olması, yani destek birliklerine erişmelerinin kolay olması nedeniyle Ysgramor Kar Elflerine biat etmeyi tercih etmedi. Bunun yerine Saarthal şehrini kurup bağımsız olarak yaşayıp Skyrim’in en kuzeyindeki bu uç noktayı kendi toprağı olarak ilan etti. Dananın kuyruğu da böylece kopmuş oldu.

Saarthal Baskını

Yaşanan katliamla aynı ismi taşıyan Gözyaşı Gecesi isimli kitapta anlatılana göre Kar Elflerinin Saarthal şehrine saldırmalarının sebebi basit bir toprak anlaşmazlığı değil. Yine Skyrim’in Kışhisar Koleji görevlerinde öğreniyoruz ki bu şehrin derinliklerinde Magnus’un Gözü adında devasa bir artifakt bulunuyor. Artifaktın nereden geldiği, ne olduğu ve ne işe yaradığı bilinmiyor. Üzerindeki yazılar dahi tarihte hiç bir medeniyetin kullandığı harflere ait değil. Kitaba göre Nordlar bu artifaktı keşfettiklerinde hemen odayı mühürleyip olayı örtbas etmek istediler. Ama olayı duyan elfler saldırıya geçti. Amaçları insanları katletmek değil ama bu artifaktı ele geçirmekti. Tabi bu hedefe ulaşmak için katliam yapmak zorunda kaldılar. İnsanlar da olayın sonrasında elflerin bu gücü kullanmasına mani olmak için geri gelip kar elflerini Skyrim’den sürdüler. Ve ilginç bir şekilde Saarthal’ı tekrar inşa etmek yerine tarihin tozlu sayfalarında unutulmak üzere terk ettiler.

Saarthal
Saarthal

Kitap olaya biraz insan perspektifinden bakıyor. Örneğin Ysgramor’un mistik yollarla artifaktın burada olduğunu öğrenmediği ne malum? Koca Skyrim’e yerleşecekler ve şansa bakın ki hala daha açıklanamayan bu artifaktın tam üzerine şehir kuracaklar. Şansın da böylesi. Ysgramor belki de dediğim şekilde artifaktı öğrendi ama onu kullanmak yerine mühürleyip gizlemek istedi. Buna benzer bir olayı Birinci Çağ’da Lorkhan’ın Kalbi’nde tanık olduk. Dwemerlar kalbi kullanmak isterken Chimerler yok etmek istemişti. Güçlü bir artifaktı ele geçirmeye çalışmanız her zaman illa onu kullanmak isteyeceğiniz anlamına gelmiyor.

Olayın teorisi bir yana insanlar katledilir, şehir elflerin eline geçer ve sağ kurtulan Ysgramor ve iki oğlu Yngol ile Ylgar Atmora’ya geri dönüp intikam ordusunu toplamaya başlar. Bundan sonraki süreçte de olaylara dair kaynağımız büyük ölçüde Geri Dönüşün Şarkısı kitapları olacak.

Atmora’ya Kaçış

Saarthal’dan filosuyla Atmora’ya kaçan Ysgramor, ufukta yanan şehre bakar ve ağlamaya başlar. Kitapta geçen bu cümle bize Ysgramor’un katliamdan kurtulan tek kişi olmadığını kanıtlıyor. Hikayeye göre Ysgramor ağlarken gözünden tuzlu gözyaşları değil sıvı abanoz akar. Peki niye abanoz? Birincisi abanoz Tamriel’daki en güçlü madde. Hikayede Nordlar gücünün yüceliğine vurgu yapılmış olabilir. Bir diğer ihtimal de Lorkhan bağlantısı. Efsaneye göre insanların saygı duyduğu ve Nordlar arasında Shor, elfler arasında Lorkhan olarak bilinen tanrının kalbi söküldüğünde, akan kanları soğuyarak abanoz madenini oluşturur. Ysgramor’un ağlamasını aslında Lorkhan’ın ağlaması olarak hayal etmiş olabilirler. Konuya dönelim. Büyük oğlan Yngol bu gözyaşlarını toplar, babasına teselli olması için bir şişe içki verir, sırtına paltoyu giydirir ve demircilik yeteneklerini konuşturur. Alt güverteye gidip demirci ocağını yakar. Babasının göz yaşlarıyla bir savaş baltası dövmeye başlar. Denizde çakan yıldırımların gücüyle ocağı harlar, okyanusun suyuyla demiri soğutur. Ve ortaya Wuuthrad, yani Fırtına’nın Gözyaşı adındaki efsanevi savaş baltası çıkar. Gemi de bu sırada Atmora’ya yanaşır. Katliamın haberi limandan ufak ufak yayılmaya başlar.

Ysgramor ve beraberindekiler Atmora’ya döndüklerinde derhal ordu toplamak için çalışmalara girişir. Bunun için kıtanın en büyük liman şehri olan Jyljyrfyk’da gemi siparişleri verilir. Asker toplama işi de Ylgar’a düşer. Ylgar savaş akademilerine yapacakları sefer için adam toplamaya gider. Bu okullarda çok sayıda eğitmen ve öğrenciyi ekiplerine katarlar. Bu gelişmeyle aslında Ysgramor’un Atmora’daki pozisyonuna dair bilgi ediniyoruz denebilir. Ysgramor kesinlikle bir kral veya güçlü bir toprak sahibi değildi. Sadece o dönem akranları gibi Tamriel’a yağma hareketleri yapan ve bunda da çok başarılı olan nam salmış bir savaşçıydı denebilir. Oğullarının çok sayıda savaş eğitmenini tanıması ve öğrencileri bünyesine katması buna işaret ediyor. Öğrencilerin orduya katılma sebebi ise Ysgramor gibi şan sahibi olmak istemeleri.

Yiğidolar Dönüyor

Meşhur olan Beş Yüz Yoldaş, gemiler hazırlanınca yelken açıp Tamriel’a doğru yola çıkarlar. Ve kitapta da belirtildiği üzere savaşçılar Atmora’nın yeşil yaz manzarasına son bir kez bakıp kaderlerinin hükmünü beklemeye koyulurlar.

Beş Yüz Yoldaş, Ysgramor’un beraberinde getirdiği savaşçılara verilen isim. Gerçekten beş yüz kişiden mi oluşuyor o konuda kesin bir bilgi yok. Bütün Skyrim’i sadece beş yüz kişiyle ele geçirmesi imkansız denebilir. Fakat birazdan da öğreneceğimiz üzere Ysgramor aslında tüm Skyrim’e değil sadece doğu kısmını ele geçirdi. Öte yandan beş bin küsur sene önce insan ve elf nüfusunun çok daha az olduğunu söyleyebiliriz. Ve son olarak beş yüz yoldaş denen kesim bir ihtimal komutanlar ve isim yapmış savaşçılar olabilir. Orduya katılan ve kim olduğu bilinmeyen öğrencileri sayıya dahil etmemiş olabilirler.

Büyük bir coşkuyla başlayan sefer, Skyrim kıyısına varmadan trajediyle devam eder. Denizde kopan büyük bir fırtına sonucu Yngol’un komutasındaki gemi filodan kopar ve batar. Daha savaş başlamadan böylece ilk kayıp verilmiş olur. Yoldaşlar karaya ayak bastıklarında Yngol ve mürettebatının anısına tören yapar. Bu gelişme moralleri bozmak bir yana askerleri daha da gaza getirir.

Yoldaşlar kaybettikleri Saarthal’a doğru ilerler. Burada Kar Elfleri bozguna uğratılıp şehir geri alınır. Şehir geri alınmasına rağmen tekrar yerleşime açılmaz. Bunun bir kesin bir de olası iki sebebi var. Kesin sebep, beş yüz yoldaş bir keşif ve tahribat kuvveti. Yani yanlarında aileleri yok. Tıpkı sekizinci yüzyılda Viking birliklerinin İngiltere kıyılarındaki manastırları vurup yağma yaparak kaçması gibi. Olası sebep de Saarthal’ın manevi acısı büyük olduğu için orada yaşamanın uygun olmadığına kanaat getirmiş olabilirler.

Yerleşmeler Başlıyor

Fakat Saarthal’daki rövanş işleri değiştirir. Kitapta Ysgramor’un zafer çığlığı attığı ve bu çığlığın Atmora’da duyulduğu, böylece ataların yeni kıtaya göç etme vakitleri geldiğini anladıkları anlatılır. Büyük ihtimalle alınan bu kesin galibiyet sonrası Atmora’ya derhal haber gönderildi ve savaşçılar ailelerini yeni topraklara yerleşmek için davet etti. Tabi kitapta bu olay biraz süsleyerek anlatılmış. Skyrim’in fethi ve ele geçirilmesi de bundan sonra başlar.

Saarthal sonrası beş yüz yoldaş Ysgramor’un emriyle Skyrim’in içlerine dağılır. Ysgramor komutanlarına Skyrim’e dağılmalarını, bütün kar elflerini yok edip ele geçirdikleri yerlere yerleşmelerini emreder.

Miğferyeli’nin Kurulması

Ysgramor kendi birliğindeki askerleri ve ele geçirdiği kar elfi esirleriyle Skyrim’i ortadan ikiye bölen Ak Nehir’in Hayaletler Deniziyle birleştiği yere kurulur. Saarthal savaşından sonra gemilerle Skyrim’e yerleşmeye gelen herkes ister istemez Ak Nehir’den geçecektir. Miğferyeli tam da bu nehrin ağzına kurulur. Ysgramor bu sayede Skyrim’de kendi otoritesini kurmayı amaçlar. Şehrin kurulacağı civardaki köylerde yaşayan kar elfleri de ya katledilir ya da esir alınır. Tüm bu esirler ise Miğferyeli’nin inşasında köpek gibi çalıştırılır. Ysgramor’un kurduğu ve sonraki çağlarda Skyrim’e başkentlik yapacak olan Miğferyeli şehri kar elfi esirlerinin öldüresiye çalıştırılmasıyla kurulmuş olur.

Akçay’ın Kurulması

Jorrvaskr gemisinin mürettebatı Ak Nehri takip edip Skyrim’in iyice içlerine ilerler. Günümüzde Akçay şehrinin kurulduğu araziye vardıklarında burada yaşayan elfleri kılıçtan geçirirler. Geniş arazinin ortasında tek başına duran devasa şahin heykeli insanların ilgisini çeker. Esir elflere bunun ne olduğunu sorduklarında ise elfler korkuya kapılır. Anlattıklarına göre heykel tanrıların işiymiş ve hiç bir elf yanına yaklaşmazmış. İnsanlar ise buna güler ve elflerin korktuğu şeyin kendilerine güç vereceğine inanarak şahinin olduğu konuma doğru ilerlerler.

Ve böylece Jorrvaskr mürettebatı Akçay şehrini kurar. Yanlarında getirdikleri tekneyi ters çevirerek Jorrvaskr içki salonunu inşa ederler.

Yoztaş

Üçüncü ve son büyük yerleşke ise günümüzde Vadikent şehrinin kuzeyindeki Fallowstone yani Yoztaş şehri olacaktır. Fallowstone mürettebatı da Ak Nehir’den güneye kürek çekip, karaya çıkıp daha da güneye ilerler. Skyrim’in güney doğusundaki yaylaya vardıklarında karşılarına çıkan tüm elf yerleşkelerini yakarak bölgede hakimiyeti ele geçirirler. Mürettebat savaşta kaybettikleri yoldaşlarının anısına buraya bir höyük inşa ederler. Hazır höyüğü yaptık bari şehri de kuralım derler ve Yoztaş ortaya çıkar. İlerleyen yıllarda Yoztaş terkedilip Vadikent ortaya çıkacaktır.

Elfler ile yapılan çatışmalar ufak tefek devam ederken bölgenin bir diğer yerlisi olan devler de rahat durmaz. Sinmur adındaki dev şefi Ysgramor’un birliğine saldırır. Her iki taraf büyük kayıp verir. Savaşta Ysgramor ve Sinmur karşı karşıya gelir. Kendi halklarının lideri olan bu ikili kapışmaya başlar. Bir ara Sinmur, Ysgramor’u belinden yakalayıp havaya kaldırır ve sıkmaya başlar. Ysgramor ise manyak gibi kahkaha atarak önce deve kafa atar, ardından diziyle kasıklarına geçirir. Son olarak Wuuthrad’ı devin kafasına indirip beynini patlatır. Sinmur ve devleri, Ysgramor’a mağlup olmuştur.

Elfler ve devler katledilir, şehirler kurulup gelişir. Bu üç şehir elbette insanların Skyrim’de kurduğu tek yerleşkeler değil. Ama Ysgramor döneminde kurulan en büyük şehirler bunlar. Skyrim’in yeşil verimli ovaları insanların kontrolüne iyice geçince Atmora’dan çok sayıda göçmen gelir. Fakat her fani ölümü tadacaktır.

Ysgramor’un Helvası

Skyrim’i insan yerleşimine açan yüce yoldaş Ysgramor hayatını kaybeder. Hayattayken inşa ettirdiği Miğferyeli şehrinin altına ölülerin gömüldüğü büyük bir ölüler salonu inşa edilmişti. Normalde buraya gömülmesi planlanıyordu, ama baba toprağı Atmora’ya bakan Skyrim’in kuzeyindeki adacığa gömülür. Skyrim’in, hatta belki de insanların en büyük efsanesi Ysgramor’un hikayesi de burada biter.

Ysgramor Sonrası

Ama Skyrim’in ve Nordların hikayesi devam etmektedir. Ysgramor sonrası oğlu Ylgar başa geçer. Onun döneminde Nordlar yayılmaya devam etmiştir. Bu ana kadar Skyrim’in doğusu Nord kontrolündeyken, batı ve en kuzey ucu henüz Nordlara boyun eğmemişti. Issızkent, Ejderha Köprüsü ve Falkreath yerleşime açılır. Kar Elfleriyle nihai mücadele ise Solstheim bölgesinde yaşanacaktır.

Günümüzdeki Solstheim adası, Elf çağında ada değil aksine Skyrim’in parçasıydı. Ejder rahibi Miraak ve Vahlok arasında yaşanan büyük kapışma sonrası kara kütlesi Tamriel’dan koparak ada haline gelir. Fakat bu savaşın öncesinde, Skyrim’in en kuzey doğu ucu olan bu topraklarda son kar elfi yerleşkeleri bulunmaktaydı. Elfler Nordlara karşı son taarruzunu Moesring Savaşı’nda yapar.

Bölgedeki elflerin lideri olan Kar Prensi, birliklerini toplayıp Nordların karşısına çıkar. O zamana dek elfleri rahatlıkla kesip biçen insanlar bu savaşta mağlubiyetin kıyısından döner. Kar Prensinin Düşüşü kitabında anlatılana göre çarpışmanın ortasında on iki yaşında bir Nord kızı olan Finna, annesinin kılıcını Kar Prensine fırlatır. Kılıç hedefe isabet eder ve prensi öldürür. Annesine savaşta yaverlik yapan ve Kar Prensi tarafından bizzat gözü önünde annesi öldürülen Finna böylece sadece kendi intikamını almakla kalmamış, savaşın da seyrini değiştirmiştir. Liderlerini kaybeden elfler panik içinde kaçışmaya başlar. Olayın gerisi ise bol miktarda elf katliamı içerir.

Ysgramor’un dönüşü ve Saarthal savaşıyla Skyrim’in kapıları Nordlara açılmış ve Moesring Savaşıyla da Skyrim’in Nord yurdu olduğu tescillenmiştir. Bu savaşın ertesinde kar elfleri Skyrim’de yaşayan ve şu ana dek olaylara karışmayan elf kuzenleri Dwemerlara sığınmaya başlar.

Kar elflerini ilginç kılan bir diğer nokta ise geride hiç bir kalıntı bırakmamış olmaları. Kaybolan diğer ırklardan Dwemer ve Ayleid şehirlerine dair harabeler günümüzde mevcutken Kar Elflerine dair tek eser Skyrim’in batısındaki Unutulmuş Vadi’de bulunan Auri-El Tapınağı. Yok olan medeniyetlerin yerini alan milletler yeni binalar diktiğinde terk edilen binalardaki mermer ve taş blokları keserek kullandığını biliyoruz. Örneğin Cyrodiil’deki çoğu Ayleid harabesi bu durumdan mustarip. Ama buna rağmen Ayleid yapılarının temelleri yerinde durmakta ve yerleri tespit edilebilmektedir. Kar elflerinin durumunda ise olası iki ihtimal mevcut. Birincisi Skyrim coğrafyası gereği evlerini odundan inşa ettiler ve Nord saldırıları sonucu hepsi yanarak kül oldu. Taş yapı kullanmadıkları için geriye kalıntı da bırakmadılar. Bir diğer olası ihtimal ise Kar elflerinin evlerini kar ve buzdan inşa etmiş olması. Bu konuya dair elimizde hiç bir somut delil bulunmuyor. Ama Orman Elflerinin ormanı şekillendirip ağaçlardan kendilerine ev yapabildiğini düşündüğümüzde, belki kar elflerinde de benzer bir güç olabilir.

Sosyal ve Dini Yapı

Nordlar Skyrim’i ele geçirip yerleşmeye başladıklarında doğal olarak kültürlerini ve inanışlarını da beraberlerinde getirir. O dönemde animistik, totemik inançları olan Nordlar arasında Ejder Rahipleri denen dini bir tarikat bulunmaktaydı. Rahipler, Skyrim Nord hakimiyetine girdikten sonra buraya yerleşmeye başlar. İlginç bir şekilde Skyrim’e geldikten sonra rahipler daha agresif ve zalim bir politika izler. Atmora’dayken rahiplere karşı herhangi bir isyan girişimine dair bilgi bulunmuyor. Yine de rahiplerin bu değişimleri, Skyrim’e geldikleri anda olmamıştır. Nordlar gibi onlar da çok sayıda höyük ve tapınak inşa etmeye başlarlar. Tapındıkları ejderhalar adına ejder çemberleri yaparlar. Ejderhaların da bu dönemde yeryüzünde olduğuna değinmek lazım. Efsanelere göre genelde Atmora’da bulunan ejderhalar, insanların rahiplere rahiplerin de ejderhalara tapınmasından gayet memnundular. Nordların kar elfleri ile olan savaşlarına karışmamışlardır. Bundaki sebep ise teknik olarak ölümsüz olan ejderhaların, insanların uğraşlarıyla ilgilenmemesidir. Tabi sonraki asırlarda yaşanacak olan ejder savaşı ilgilerini bir hayli çekecektir.

Sonuç olarak rahiplerin ve tarikatın Skyrim’e ne zaman geldiği kesin olarak bilinmiyor. Kendi başlarına mı geldiği yoksa yerel Nord reislerinin mi davet ettiği de ayrı bir soru işareti. Bu döneme dair bilmemiz gereken son önemli şey de Nordların tek bir merkezi otoriteden yönetilmediği. Ysgramor ve onun oğlu Ylgar’a hizmetlerinden ve Skyrim topraklarını ele geçirmelerine vesile oldukları için diğer Nord reisleri kaçınılmaz olarak büyük bir saygı duyuyordu. Fakat geçen seneler ve nesillerin değişmesi sonucu reisler artık kendi başlarına hareket eder hale gelir. Zaten Skyrim’e ilk geldiklerinde bile Ysgramor kendisini Skyrim kralı olarak kabul ettirme gayesinde değildi. Ortak amaçları olan kar elflerini yok etmek ve yeni yerler ele geçirmek amacıyla Nordlar ilk asırlar birbirlerine saldırmamıştır. Fakat Skyrim’in kesin hakimi olduktan sonra mücadeleler başlar. Birinci Çağ’ın ikinci yüzyılına kadar Nordlar dağınık haldedir, ama bu tarihte Kral Harald tüm reisleri kendisine bağlayıp Skyrim Krallığını kurar.

Sonuç

İnsanların Yolgösteren Ysgramor ile başlayan Skyrim macerası binlerce sene devam edecektir. Skyrim’deki ilk insan yerleşkelerinin tarihi genel olarak bu şekilde. Aynı zaman içerisinde Ysgramor’un ordusuna destek veren Ahzidal, sonradan Miraak’ın Vahlok ile savaşıp Solstheim’i ada haline getirmesi gibi başka büyük olaylar da mevcut. Bunları da başka zaman anlatırız.