Tanrısallık ve CHIM Üzerine

Elder Scrolls’un tanrıları, tanrısallık ve CHIM en çok karıştırılan konuların başında geliyor. E tabi tanrısal meselelere ve metafiziksel konulara odaklanan bu evrende gayet normal bir durum. Bu çalışmamızda da tanrılık konusunu ele alacağız. Birazcık analoji yapıp hem Elder’i hem de gerçek hayatımızdaki örneklerle konuyu elimden geldiğince anlatmaya çalışacağım. Elbette fantastik evreni gerçek hayattaki bakış açımızla düşünmek doğru olmaz. Ama olayları daha iyi anlamamızı sağlayacağından şüphem yok. Hazırsak başlayalım.

Tanrı Kime Denir?

Tanrı nedir? Kimler tanrı olabilir, şartları nelerdir, bir tanrı tanrılığını nasıl kaybeder? Bu soruların ne yazık ki kesin bir cevabı yok. Cyrodiil 4. Noterliğinden tanrısallık belgesi de alınmadığına göre kimin tanrı olduğuna kim karar veriyor? Ama bu sorunun cevabı kesin: insanlar. Evet, insanlar veya elfler de diyebiliriz tabi ırkçı olmaya gerek yok. Ne yani illa bir şeyler yaratabilmeyi, ölümsüz olmayı, dünyalar meydana getirenlere mi tanrı dendiğini sanıyordunuz? Mesela ölümbaz olan Mannimarco sürekli mağlup edilip sonra tekrar diriliyor. Yani ölümsüz. Ama bir tanrı değil. Veya Oblivion’da kendi paralel evrenini yaratan Mankar Camoran da kendisini tanrı olarak görüyor. Görebilir, Daedrik Prenslerin bu konuda telif hakkı atacak hali yok. Ama Mankar gerçekten bir tanrı mı? Tabi ki de hayır. Peki Azura bir tanrı mı? Daedrik Prens olduğu için muhtemelen evet diyeceksiniz. Ama bu soruyu bir Dwemer’e sorsaydık cevabı büyük ihtimalle “Azura mı? Kim takar onu?” olacaktı. Öyleyse tanrısallık meselesi de göreceli bir kavram. Ayakkabı bağcığına bile tanrı deyip ona inananlar olabilir. Unofficial Elder Scrolls Pages’te tanrılar, Tamriel’ın kültürleri tarafından ibadet edilen varlıklar olarak tanımlanmış. Bu kısa açıklama bile aslında yeterli. Eğer size ibadet eden varsa konu kapanmıştır. Koma halinde dediğimiz Aedralardan Dibella’yı kim görmüş, kim bir mucizesine tanıklık etmiş veya kim bir şeyler yarattığına şahit olmuş? Kimse. Ama sırf onun adına kurulmuş tarikatlar, kiliseler bile mevcut.

Aslında Her Şey Yalan!

Elder Scrolls’ta size sürekli anlatılan bir yalan mevcut. Aslında herkes bu yalanın farkında ama kimse kabul etmek istemiyor. Tanrı diye saygı duyulan çoğu varlık gerçekte tanrı bile değil. (Parantez içerisinde Dwemerlere selam olsun.) Konuyu biraz açalım çünkü fanatik Nordlar’ın baltalarıyla buraya geldiğini görüyor gibiyim. Bildiğimiz her şeyi nereden öğrendiğimizi düşünün. Oyunun yapımcıları mı anlatıyor, yoksa yine evrende yaşayan hayali tarihçilerin kaleminden mi öğreniyoruz? İşte mevzunun güzelliği de burada. Hiç bir şey objektif değil. Tıpkı gerçek hayatımızdaki gibi. Ortaçağlarda yaşayan ve kendi dönemini anlatan din adamlarına bakalım. Mesela Wessex kralı Alfred’in dönemini anlatan Galli Asser’in yazdığı Kral Alfred’in Hayatı kitabında, asla Alfred’i hatalarından dolayı yerden yere vurmaz. Alfred’e büyük denmiştir, ama zamanında istilacı Vikingler tarafından Chippenham’da yenilmesini ve Alfred’in kendi Hristiyan halkını kaderine terk edip kaçmasını eleştirmez. Sebebi basit, hem kendi soyundan dininden bir adam, hem de o adamın ekmeğini yiyorsun. Gerektiğinde ayıya dayı demesini bileceksin. Altmer tanrılarını anlatan da bir Altmer, veya Hırsızlar Loncası’nı anlatan da bir hırsız.

Benzer şekilde evrenin ilk çağlarındaki kahramanlık hikayeleri hepimizi etkilemiştir. Vay be Pelinal hiç durmadan elfleri kesmiş, tanrı Kynareth’in oğlu ve yarı boğa olan Morihaus da ona yardım etmiş. Morihaus sonra Azize Alessia ile sevişmiş ve minotor denen yarı insan yarı boğa yaratıklar böyle ortaya çıkmış. Bütün Ayleidleri yok etmişler. Kadim Nord kralı ve tanrı olarak görülen Wulfharth ortaya çıkıp Morrowind’deki Nord-Chimer savaşında Nordlara yardım etmiş. Bir hapşırmış tüm Chimerler sağır olmuş. Komutları duyamayan Chimerler de yenilmiş. Vivec tanrı olduktan sonra Molag Bal ile ilişkiye girmiş ve Bal’ın penisini ısırarak koparmış, sonra onu mızrak olarak kullanmış. Falan da filan. Sizce bunlar ne kadar doğru? Hemen yine gerçek hayattan örnekler verelim. Fransa-İngiltere arasında süregelen savaşlarda İngiliz birlikleri Fransızları kolayca tokatlayıp ülkenin içlerine girer. Ama Joan of Arc adında bir köylü kızı ortaya çıkıp kendisinin tanrı tarafından gönderildiğini öne sürer. Fransız din adamları tabi kızı inceleyip onun gerçekten bir bakire ve iyi bir Hristiyan olduğuna kanaat getirirler. Velhasıl kelam Joan’ın verdiği gaz ile Fransızlar karşı saldırıya geçip İngilizleri kendi topraklarından kovarlar. Ama hikayemiz Joan için mutlu sonla bitmez. Çünkü her ne kadar Fransızlar galip gelse de, kendisi İngilizlere esir düşer ve dinsizlikten dolayı suçlu bulunup idam edilir. Bu olay konumuz açısından önemli çünkü iki meseleye çok güzel bir şekilde değiniyor. Birincisi iki farklı kültürün bir olaya farklı bakış açısı. İkincisi de sıradan bir vatandaşın kendisini tanrının gönderdiğini öne sürmesi. Fransızların ruhunu yükseltip savaşma azmi verdiği için Joan, Fransızlar tarafından kendi krallıklarının kurtarıcısı olarak saygı görmeye başlar. Hatta yaklaşık dört asır sonraki Fransa-Prusya savaşlarında dahi Joan’ın mucizeleri anlatılıp askerlere moral verilmeye çalışılmıştır. Olayın Fransız bakış açısına göre o kurtarıcıdır. Tam tersi cenahtaki İngilizlere göreyse bırakın bakire Meryemliği, o bir tanrı tanımaz, küffar ve alçaktır. Ki zaten idam edilişinden net bir şekilde anlaşılıyor. İngilizlerin Fransa’yı bölme ihtimalini ortadan yok ettiği için bu tepkiyi beklemek gayet normal. Görüldüğü üzere olay aynı olay, ama tarafların bakış açıları farklı. Elder Scrolls’un nezdinde Lorkhan da aynı pozisyonda. İnsanlar ona saygı gösterirken, elfler nefret eder. Çünkü elfler bir zamanlar kendilerinin tanrısal varlıklar olduğunu, Lorkhan yüzünden bu özelliklerini kaybettiklerine inanıyorlar. Hiç bir elf Lorkhan’ı sevmez, onu tanımaz. Ama özellikle Nordlar ona atamız der. Çünkü onlara göre de Lorkhan insan soyunun atasıdır. O zaman gerçekte Lorkhan nasıl biri? Hain mi kurtarıcı mı? Lorkhan gerçekten elflerin tanrısallığını yok mu etti? Bu da bizi ikinci meseleye getiriyor. Nasıl ki Joan’ın bizzat tanrı tarafından gönderilmesine inanmak saçmaysa, benzer analojide Lorkhan’ın elflere kazık atmasına da saçma diyebiliriz. Ya bir dakika, ejderhaların olduğu, büyüyle envai çeşit yaratık çıkardığımız oyunda mantık mı arıyorsun demeden önce hatırlatayım, amacımız mantık aramak değil, anlatılan olaylara eleştirel bakış açısıyla yaklaşıp doğruluğunu sorgulamak.

Pelinal
Pelinal

Demek ki neymiş, Pelinal’in tek başına binlerce Ayleid’i kesmesi uydurma olabilirmiş. Yarı boğa denen Morihaus aslında boğa gibi güçlü ve heybetli biri olduğu için bu lakabı almış olabilirmiş. Elder Scrolls’ta erken çağlara dair okuduğumuz çoğu şeyin yanlış anlaşılma ve abartı olma ihtimali oldukça yüksek. Bunu sadece ben söylemiyorum, yine oyundaki araştırmacı NPClerimiz söylüyor. Kahvelerimizi tazeleyip devam edelim.

Aslında Her Şey Yanlış Anlaşılma!

Solak elflerden başlayalım. Kara elf, orman elfi vesaireyi anlarım ama solaklık fiziksel bir ayrım değil. Hangi mantıkla bir ırka “solak” denir ki? Oldu olacak yürüyen elf de türetelim. Ama güzel haberlerim var, solak elfler büyük ihtimalle bir çeviri hatası. Hayır hatayı biz yapmadık, bizzat evrendeki Tamriellı alimlerin suçu. Valla.

Solak Elfler günümüz Kızılmuhafızlarının atası Yokudalılarla beraber Yokuda kıtasında yaşıyordu. İki halkın arasındaki savaş sonucu kıta batar, Solak elfler azalarak biterken Yokudalılar Tamriel’a göç eder ve yerel kültürlerle kaynaşarak Kızılmuhafızlara dönüşürler. Solak elflerin en kısa tanımı bu şekilde. Ama burada bile hikaye anlatıcılarımız bakış açılarını katmaktan kendilerini alıkoyamamışlar. Bu olaya dair ilk yazılı bilgileri verenler insan olan Druidler. Yokuda kıtasında yaşayan esmer insanlara Yokudalı diyorsunuz da, niye aynı kıtada yaşayan elflere Solak Elf diyorsunuz, Yokudalı demiyorsunuz? Çünkü elfler bizden değil, o yüzden onları ayrıştırmalıyız. Ama Yokudalılar insan olduğu için bir sorun yok, onları doğdukları yerle adlandırabiliriz.

Solak elfler gerçekten solak oldukları için mi bu isimle adlandırıldılar, yoksa solak kelimesi burada mecazi bir anlam taşıyor olabilir mi? Mesela niye hiç sağlak elf veya insan duymadık? Çünkü dominant olan sağ elli olmaktır. Yapılan araştırmalara göre dünyadaki insanların sadece yaklaşık %10 civarı solak. Solak olmak bir nevi aykırılıktır, farklılıktır ve insanlar kendisinden farklı olanı yadırgar. Sol el ile şeytanlar yemek yer deyip dedeniz elinize kaşıkla vurduysa söylemeye çalıştığım şeyi daha kolay anlarsınız. Benzer şekilde Hristiyanlıkta solak olmak kilise tarafından pek hoş görülmez, solaklık şeytanın işidir, onlar cadıdır aykırıdır. Elbette her solak olanı kazığa oturtmuyorlar, ama solaklığın aykırılığı temsil etmesini anlamamız için bu örnekler önemli. Öyleyse solak elfler de Yaztutan adalarından ilk ayrıldıkları zaman aykırı fikirlerinden ötürü böyle adlandırılmış olabilir.

Ejderini Nasıl Kırarsın?

Yanlış anlaşılmaya bir diğer örnek de Ejder Kırılması. Akatosh zaman tanrısıdır, zaman kavramını yaratmıştır ve evreni bir düzene sokmuştur. Ejder şeklinde tasvir edilir, anlaşılacağı üzere ejder kırılması da zaman kırılması anlamına gelir. Yani doğrusal ve tekil akan zaman farklı kollara ayrılır, paralel evrenler oluşur. Aynı anda bir çok olay meydana gelir. Birinci Çağ 1000 senelerinde başlayan en büyük Ejder Kırılması ise 1008 sene sürmüştür. Dile kolay. Düşünsenize, ilk Haçlı Seferi’nin yapıldığı dönemde kırılma yaşanıyor, sonra gözlerini bi açıyorsun kendini Twitter’da ekonomi politikalarını eleştirirken buluyorsun. İlk kez Morrowind oyununda görülen Ejder Kırılması’nın Yeniden İncelenmesi adındaki kitap tam da bu noktaya değiniyor. Yazara göre Ejder Kırılması aslında eski tarihçilerin yazım hatası sonucu uydurulmuş bir kavram. Alessia Devrimleri binlerce yıl değil, sadece 150 yıl sürmüş. Aradaki bin yıllık boşluğa da kimse anlam veremediği için “zaman kırılmış abi, ejderi kırmışlar” deyip bir kılıf uydurmuşlar. Bir tarihçinin yazım hatasıyla oluşan bin yıllık boşluk, sonraki tarihçiler tarafından da o kadar çok tekrarlanmıştır ki bu hata artık kabul görmüş ve kimse sorgulamamıştır. Yani yazarımız özetle benim de bahsettiğim gibi geçmiş çağlardaki yazım ve yorum hatalarının abartılıp mitlere dönüştürüldüğünü öne sürmüş. Kayışın koptuğu nokta ise bu kitabın Morrowind oyununda geçmesi. Yani Üçüncü Çağ 427. Ama aynı kitap Septim hanedanının tarihi güçler tarafından yıkılmasından bahsediyor. Ki bu da sıradaki oyun Oblivion sonrasında gerçekleşiyor. Oblivion ise 433 senesinde geçiyor. Yazarımız ya geleceği gören biri imparatorluğun çöküşünü görmüş, ya da inkar etmeye çalıştığı ejder kırılmasına maruz kalmış ve gelecekten geliyor… Hangisine inanmak istediğiniz size kalmış.

Buraya kadar hep gerçek hayatımızdaki örneklerle Elder Scrolls arasında bir köprü kurup olayları anlatmaya çalıştım. Artık köprüleri yakıp derin lore’a dalma vaktimiz geldi.

Hepimiz Tanrıyız

Hangisine inanmak istediğiniz size kalmış. Teknik olarak son başlığı böyle bitirmişim. Aslında Elder Scrolls oyunlarının çoğunda ne yapmak istediğiniz de size kalıyor. Ne zaman ve nerede hangi npc ile konuşacağınız, görevleri ne zaman yapacağınız, hangi Morrowind hanesini destekleyeceğiniz, Skyrim İç Savaşı ‘nda kimin safında yer alacağınız ve daha bir sürü şey, siz oyuncunun elinde. Evrenin nasıl işleyeceğini siz seçiyorsunuz. Oyundaki karakterler hep orada duruyor, kayıt dosyasını yüklediğinizde evren işlemeye başlıyor, bir önceki kayıt noktasına dönerseniz zamanı geriye alıyorsunuz. Veya başka oyuncular sizden farklı seçimler yapabiliyor. Bu durumda onların kurguladığı evren farklı işliyor. Ahmet imparatorluğu desteklerken Mehmet ise Fırtınapelerinleri destekliyor. Peki gerçekte hangisi yaşandı? Fark ettiyseniz ejder kırılmasına geri döndük. Aynı anda birden fazla olay yaşandı. Ve tüm bunların sebebi de oyuncu, yani sizsiniz.

Ejder Kırılmasının oyunlarda bilinen örneklerinden birisi de ikinci oyun Daggerfall’da yaşanır. Daggerfall oyununda oyuncunun kontrolündeki Numidium’u ne yapacağına kendisi karar verecektir. Yedi seçimden istediğinize karar vermek sizin elinizdedir. Ama beklenileceği üzere ejder kırılması gerçekleşir ve Numidium tüm tarafların eline geçer. Aynı anda binlerce krallık ortaya çıkar, binlerce savaş yaşanır. Sonsuz ihtimaller denizinde neyin gerçek olduğu bilinemez. Evrenin akışını bozmadan oyuncunun kararlarına da böylece güzel bir kılıf bulmuş olur yapımcılar.

CHIM: Zurnayı Zırtlatmak

Öyleyse bir katman daha derine inip farkındalığımızı arttıralım. Oyuncunun aldığı bu karar sonucu ejder kırılması yaşanıyorsa, oyuncu da bir tanrıdır. Hatta tanrıların da üzerindedir, bu evrenin kaderine yön veren kişidir.

Bu çalışmayı hazırladığım sıralarda OpenAI’ın yeni bir versiyonu çıktı. Teknik kısımlarına çok hakim değilim ama siz soruyorsunuz o da cevaplıyor özetle. Ben de kendisine CHIM nedir diye sordum. İşte aldığım cevap:

“CHIM, Elder Scrolls evreninde metafizik bir kavramdır. Bu, kişinin gerçekliğin temel güçlerini algılayabildiği ve manipüle edebildiği bir aşkınlık halidir. Dunmeri dininin nihai hedefi olduğuna inanılıyor ve tanrı benzeri Vivec figürü ile ilişkilendiriliyor.”

Vay anan baban kemüğüne… Ne kadar da güzel açıklamış. Parça parça irdeleyelim. Metafizik kavram olduğunu biliyoruz. Gerçekliğin temel güçlerini algılayabilmek, bu evrenin aslında var olmadığını, bir oyundan ibaret olduğunun farkına varmak. Hepimiz bunun farkındayız, Oblivion’ın, Skyrim’in birer oyun olduğunu ve burada anlatılan hiç bir olayın ve karakterin gerçekte olmadığını biliyoruz. Ve bu evreni istediğimiz gibi manipüle edebiliyoruz, yeri geliyor oyunu modluyor yeri geliyor konsol komutlarıyla hile girip gerçekliği bükebiliyoruz. Veya az önce bahsettiğim şekilde bir önceki kayıt dosyasını yükleyerek zamanda geriye gidebiliyoruz. Bizler farkındayız da oyundaki NPCler bu durumun farkında mı? Görünüşe göre bir tanesi gayet farkında: Vivec.

Vivec ve Gerçekliğin Farkındalığı

Vivec’i duymayanlar için özet geçelim, tanrı Lorkhan’ın Kalbini kullanarak kendisini ortakları Almalexia ve Sotha Sil ile beraber tanrısallığa yükseltmiş bir tanrımsıdır. Gerçekliğin sırlarına vakıf olmuş ve kendisinin sıradan bir oyun karakteri olduğunun farkındadır. Ve bunu da aslında kimseden gizlemiyor, yazdığı söylevlerde suratımıza üstü kapalı bir şekilde çarpıyor. Morrowind’deki 36 söylevinde Vivec, Chimerlerin önderi Indoril Nerevar’ı yanına alıp maceralara atılır. Tamriel’in dört bir tarafına yolculuk ederler, başlarına bir sürü olay gelir ve Vivec bu sırada öğütler verip her şeyin farkında olduğunu satır aralarına gizler. Aslında Vivec kitaplarında oyuncuyla konuşmaktadır. Morrowind oyununda oynadığınız karaktere Nerevarine denir. Yani siz oyuncu, bu hayali evrenin tanrısı, Indoril Nerevar’ın reenkarnasyonusunuzdur. Ve Vivec de bunun farkındadır, oyundaki hayali Nerevar ile değil de onun reenkarnasyonu olan sizle konuşur, size öğütler verir.

Biz oyuncu gibi Vivec de tanrısallığa, Zero Sum’a yani sıfır sonuca ulaşmıştır. Bir birey olarak bu simülasyonun içerisinde ben varım dediğimizde +1 oluyor. Ama bu simülasyonun içerisinde benim varlığım oyun kapanana kadar, o yüzden de aslında yokum dediğimizde -1 oluyor. Sonuçta elimizde sıfır kalıyor. Vivec böylece hem kendi varlığının, hem de yokluğunun bilincine aynı anda vardığında sıfıra, sonsuz ihtimaller denizine erişiyor. Az önce yapay zekaya bir soru sormuştum. Bu zekanın kendi bilincine vardığını düşünün. Simülasyonun farkındalığına eriştiğini, gerçekte aslında olduğunu ama olmadığını anladığını düşünün. İşte Vivec de bir yapay zeka olarak bu farkındalığa erişmiş durumda.

Elder Scrolls’un bu ince mesajındaki bana göre bir diğer güzel nokta da Vivec’in bu farkındalığa dördüncü duvarı kırmadan erişmesi. Tıpkı Truman Show filminde olduğu gibi. Üstadın yazdığı söylevlere bakalım:

“Egemen kral tepeden tırnağa görkemli bir alevle zırhlanmıştır. Yaptığı her eylemle günahlarından arınır. Onun ölümü uyanık dünyaya geri dönüşün diyagramıdır.”

Vivec’in 36 Söylevi – Vaaz 11

Egemen kral burada oyuncudur. Tepeden tırnağa görkemli alevli zırh sizin bu evrenin bir oyun olduğunun farkında olmanız, bilginiz. Yaptığınız kötü sonuçları beğenmediniz mi, hemen bir önceki kayıt dosyasına dönüp günahlarınızdan arınabilirsiniz. Evrenin egemeni, hükümdarısınız ne de olsa. Oyuncu ölürse de simülasyon biter ve yeniden başlar.

“Egemen kral önce bana karşı sonra benim önümde duracak. Benim cezamdan ders alacak. Bilmesi için onu işaretleyeceğim. Erkek ya da kadın olarak gelecek. Ben onun edinmesi gereken biçimim.”

Vivec’in 36 Söylevi – Vaaz 13

Egemen kral benzetmesi yine karşımızda. Vivec diyor ki oyuncu benim karşıma gelecek ama erkek olacak ama kadın. Oyuncunun oluşturduğu karakterin cinsiyetine karar verip evreni şekillendirmesi sizin elinizde.

“Hareketsiz savaşçı asla yorulmaz. Gücünü yeniden kazanmak için savaşın ortasında uyku delikleri açar.”

Vivec’in 36 Söylevi – Vaaz 23

Hareketsiz savaşçı mı olurmuş? Bal gibi olur efendim. Karakterinizle kılıcınızı sallayıp yaratıkları keserken aslında bilgisayarınızın başında kıpırdamadan duruyorsunuz. Gücünüz, sağlığınız mı tükendi? Hemen savaş ortasında envanterinizi açıp evrene kısa süreliğine uyku delikleri açıyorsunuz ve iksirleri mideye indiriyorsunuz.

Yarı sarı yarı mavi, havada süzülen arkadaşımız bayağı bayağı olayların farkında. Tabi henüz CHIM’e erişemedik. Evreni kontrol ettik, geriye sardık, yeri geldi durduk. Sıra geldi son aşamaya ve CHIM’e ulaşmaya. Yeni hedefimiz, Construction Set

Mod Yapan Tanrılar

Evreni manipüle etmemiz onun hakimi olduğumuz anlamına gelmiyor (henüz). Evrenin asıl hakimleri, asıl CHIM’ler oyunu yapan yapımcılar. Bütün evrenin inşası onların eseri, arşınladığımız dağlar taşlar, konuştuğumuz NPC’ler bunların hepsi Godhead, CHIM, Amaranth olan Bethesda yapımcılarının eseri. Bizler sadece bu evreni oynayabiliyoruz. Ama yapımcılar gibi tam anlamıyla tanrılığa erişmemiz de mümkün. Onun yolu da Construction Set’ten geçiyor. Morrowind’in modlama programı olan Construction Set’i kullanarak oyunu ya da bizim konseptimizle evreni gerçekten sıfırdan oluşturabilir veya olanları silebiliriz. Ve elbette Vivec de bu durumun farkında.

“Vivec zırhını giydi ve ölümlülerin etkileşimi ve bilgisiyle dolup taşan, şimdiye kadar tanıdığı her bir zihnin tuvalsiz bir kartografyası olan, ilahi bir kıvılcımın bir benzerini geliştirmiş bir olay olan, uzamsal olmayan bir alana adım attı.”

Vivec’in 36 Söylevi – Vaaz 19
Morrowind Construction Set
Morrowind Construction Set

Vivec aslında Construction Set’in farkında ve bu bilgi zırhını giyip programı çalıştırdı. Karşısına oyundaki tüm NPC’lerin kodlama bilgileri geldi, ekranın sağında oyunun haritası piksel piksel duruyor, yapımcıların Construction Set’te bir kıvılcımla yapmaya başladığı kodlamalar büyüdü ve Morrowind oyununu ortaya çıkardı. Özetle son cümlede Vivec bize resmen bu programa girdiğini anlatıyor.

Dördüncü duvarı kırmadan Vivec sanatını konuşturuyor yine. Elbette Vivec’in söylevlerinde anlattığı her şey bunlardan ibaret değil. Sadece oyuncunun varlığını, simülasyonun farkında olduğunu anlatmıyor. Bunun haricinde burada daha değinmediğiniz çok sayıda metafiziksel konuyu alegorik bir dille anlatıyor. Ama bunlar çalışmamızın konusu olmadığı için oralara girmiyoruz.