Tiber Septim: Bir Zalimin Portresi

Elder Scrolls evreninde kutsal görüp tapındığınız tanrılara çomak sokup gerçek yüzlerini ortaya sermeye devam ediyoruz. Daha önce Dibella’nın asıl niyetini ele almıştık. Şimdi ise çomağı Tiber Septim ‘e sokma vakti.

Tiber Septim’i nasıl bilirdiniz? İyi bir imparator, komutan, Üçüncü İmparatorluğun ve Septim Hanedanı’nın kurucusu, Tamriel’ı fetheden kişi ve hatta tanrı. Bu sıfatların ne kadarını hak ediyormuş bakalım.

Şaibeli Geçmişi

Öncelikle Tiber Septim dediğimiz kişinin tanrılık mevzularını kenara koyup, normal bir şahıs olarak inceleyelim. Geçmişi oldukça karanlıktır, ve gerçek ismi de Tiber değil Hjalti’dir. Breton veya Nord olduğuna dair söylentiler bulunur. Bir teoriye göre Ulu Kaya’nın Alcaire köyünde, başka bir teoriye göre ise Atmora’da doğmuştur. Hangisinin gerçek olduğunu bilmemiz pek mümkün değil. Ama Skyrim oyununda Eski Hroldan Hanı’nda bir gece konakladığınızda ertesi gün ortaya çıkan hayaletin söylediklerine göre Hjalti’nin Alcaire de doğmuş olması gayet olası. Bu hayalet zamanında Hjalti’nin yanında savaşmış ve beraber Hroldan’a saldırmışlardır. Hayaletin görevini tamamladığımızda bize Alcaire’deki kılıç ustalarından öğrendiği bir kaç numarayı gösterir. Belki de Hjalti ile bu hayalet aynı köyün çocuklarıydı. Ayrıca Hjalti imparator olduktan sonra onun baş büyücüsünün yazdığı kitapta da Hjalti’yi Alcaireli olarak tanıtır.

Hroldan Kuşatması ve Nida Kullanımı

Bu ikilemin sebebine birazdan değineceğiz. Ama önce Hroldan kuşatmasına dönelim. Falkreath kralı Cuhlecain, sağı solu fethetmeye başladığı dönemde ordusuna Hjalti’yi general olarak alır. Enginyurtluların yaşadığı Hroldan kuşatmasını yöneten kişi de Hjalti’nin ta kendisidir. Kuşatan tarafın sayısız manevrasına karşın savunma bir türlü aşılamaz. Ve nihayetinde Hjalti nida sanatını kullanarak kale surlarını indirir ve kale ahalisini kılıçtan geçirir. Tiber Septim’i gömeceğimiz olaylar silsilesinin ilkine hoş geldiniz. Hjalti’nin kuşatmada nida sanatını kullanması o dönemin ahlakına biraz ters. Binlerce sene önce Birinci Nord İmparatorluğu döneminde Nordlar Ulu Kaya ve Morrowind’i fetheder. Fakat Jurgen Yelçağıran adında bir Nord komutanı nida sanatını yanlış kullandıklarını savunur. Ona göre ejderhaların zulmünden kurtulmak için Kyne’ın onlara öğrettiği bu nida gücü, gerçekten zora düşüldüğünde kullanılmalıydı. Komşu memleketleri fethedip, kan akıtmak bunun felsefesine aykırıydı. Bu düşünceyle Jurgen, Kırsakallar örgütünü kurar. Artık nida kullanımı iyice azalır ve halk nezdinde unutulur. Yalnızca Kırsakallar bu gizemli sanatı icra edip korumaya başlar. Sebebi de az önce söylediğimiz gibi, gereksiz kan akıtıp vahşi duygularla kullanılmasının önüne geçmek. Ama Hjalti’nin Hroldan Kuşatması’nda efendisi adına kaleyi ele geçirmek için bu gücü kullanması Kırsakalların felsefesine aykırıdır.

Efendisi Cuhlecain’e İhanet

Hroldan kuşatmasından sonra Hjalti fetih hareketlerine devam eder. Cuhlecain adına İmparatorluk Şehri de kuşatılır. Cuhlecain burada imparator olarak taç giyeceği günün akşamında bir suikastçı tarafından öldürülür. Hjalti’nin de olayda boğazı kesilir. Kendisi ölmez ama artık nida sanatını kullanamayacaktır. Cuhlecain’in ölümünün ardından Hjalti kendisini imparator ilan eder ve ismini de Tiber Septim olarak değiştirir. Peki niye? Fark ettiyseniz Hjalti ismini kullandığımız süre boyunca soy isminden hiç bahsetmedik. Çünkü yok. Sadece Hjalti Early Beard adında ilkel bir lakabı bulunuyor. Emperyal halkının yaşadığı ve iki koca imparatorluk görmüş olan bu halkı sadece Hjalti adıyla yönetmeniz mümkün değildir. Karşınızda soyu binlerce yıl öncesine dayanan bir aristokratlar meclisi bulunuyor. Sizin de buna uyum sağlayıp kendinizi kabul ettirmeniz için soy icat edip seksi bir isim kullanmanız şart. Hem bir soy ağacı inşa etmek hem de Emperyalleşmek adına Hjalti ismini bırakıp artık Tiber Septim ismini kullanmaya başlıyor. Bu sayede Cyrodiil halkına kendisini kabul ettirmiş oluyor.

Alcairli ve Atmoralı olma konusuna dönelim. Az önce Tiber Septim’in hükümdarlığını isim değişikliğiyle Cyrodiil’e kabul ettirmiştik. Emperyaller gibi soyluluğa çok düşkün olmayan ama tarihlerine ve geleneklerine bağlı olan Nordları nasıl kendimize bağlarız? Tabi ki de Atmoralı olduğumuz yalanını uydurarak. Nordların anavatanı Atmora’dır. Kudretli savaşçı ve Ysgramor oradan gelip Skyrim’e yerleşmiştir. Bu yüzden Nordların Atmora ile duygusal bağı vardır. Tiber Septim kendisinin Atmoralı olduğunu söyleyerek bir nevi Ysgramor’a öykünüp kendisini Nord halkının gözünde yüceltiyor. Nordları da attık cebe. Geriye kaldı Bretonlar. Zaten Hjalti ismiyle Alcaire’de doğduğunu söylemiştik. Bretonlar dünden razı. Böylece Ulu Kaya’yı gerçek memleketiyle, Skyrim’i uydurma Atmora hikayesiyle ve Cyrodiil’i de kültürel isim değişikliğiyle kendisine bağladı. Ama daha fethedilecek diğer bölgeler var…

Casus Belli ve Meşruiyet

Paradox’un strateji oyunlarının yakından tanıdığı Latince bir terim olan casus belli, Türkçe savaş sebebi anlamına gelir. Bir hükümdar, başka bir egemene savaş açacaksa geçerli bir sebebi olmalıdır. Bu bizim tarihimizin büyük çoğunluğunda geçerli olmuştur. Hitler bile sağa sola girerken kendince uydurma dahi olsa bir casus belli ortaya koymuştur. Aksi halde başlatılan savaşlar diğer egemenlerce tanınmamış ve koalisyonlar meydana getirilerek saldırgana karşı blok oluşturulmuştur. Elder Scrolls tarihinde de casus belli terimi geçerli. Tiber Septim’in Üçüncü İmparatorluğundan önce kurulan iki imparatorluğun kuruluş hikayesi gayet geçerli gerekçelere dayandırılmıştır.

Birinci Çağ 200 civarlarında Alessia’nın kurduğu Birinci İmparatorluk, Ayleid ırkının köle olarak zulmettiği Nede halkını özgürleştirme amacıyla kurulmuştur. Alessia’nın casus bellisi özgürlük ve bağımsızlıktır. Daedrik Prenslere tapınan ve insanları köle olarak kullanan Ayleidler mağlup edilerek Birinci İmparatorluk ortaya çıkmıştır. Elbette ki bu süreçte Pelinal gibi bir azmanın ortaya çıkıp önüne çıkanı kesmesi o dönemki imparatorluğun genel politikasıyla örtüşmemektedir. Bu yüzden Pelinal’in eylemlerini bireysel olarak kabul edip, Birinci İmparatorluğun erken dönemini lekelemek için kullanmak doğru olmaz.

İkinci İmparatorluğu kuran Reman’ın casus bellisi de yine Tamriel halkını kurtarmaktır. Birinci Çağ 2700 başlarında Akavir kıtasından gelen istilacı Akavirliler, Tamriel’ın kuzeyinde Skyrim’de karaya ayak basıp işgale başlar. Burayı yerle bir eden işgalciler güneydeki Cyrodiil’e doğru ilerler. Koloviya derebeyi olan Reman, diğer lordlarla ortak bir ordu meydana getirip Akavirlileri mağlup eder. Reman’ın etrafında birleşen lordlar onu yeni imparatorları olarak kabul eder.

Şimdi de Üçüncü İmparatorluğun ortaya çıkışına bakalım. Cuhlecain Skyrim, Cyrodiil ve Ulu Kaya’yı kendisine bağlar, tam imparator olacakken gizemli bir şekilde öldürülür ve onun yerine generali taç giyerek imparator olur. İmparatorluk tacını başına geçiren de ileride ihanet edeceği baş büyücüsü Zurin Arctus’dur. Birinci ve İkinci İmparatorluk gayet sağlam ve haklı temeller üzerine inşa edilmişken, Üçüncü İmparatorluğun kuruluşunda dahi şaibeli olaylar mevcut.

Fetihler Silsilesi

İkinci Çağ 854’te taç giyen Tiber Septim, gözünü bağımsız kalan son insan toprağı Balyozyurt’a diker. Kızılmuhafızların ihtiyar kralı II. Thassad saldırılara direnir ama 862’de doğal sebeplerden hayatını kaybeder. Bundan sonra iç savaş başlar. Ecdatçılar ve Saltanatçılar adındaki iki hizip birbirine girişir.

Ecdatçılar diye anılan grup İkinci İmparatorluk dönemindeki Balyozyurt’un cumhuriyet yönetimini kurmak istemektedir. Saltanatçılar ise statükonun devamından yanadır. Rahmetli kral Thassad’ın oğlu ve veliahtı Ator da Saltanatçılar’ın önderidir. Saltanatçılar bağımsızlıklarının devam etmesi gerektiğini öne sürer, Ecdatçılar ise Tiber Septim’in yönetimine sıcak bakmaktadır. Ator’un birlikleri, Ecdatçıları bir çok cephede mağlup eder. Bunun neticesinde Ecdatçılar’ın imdadına beklenileceği üzere Tiber Septim yetişir. Ecdatçı cenahın önderi Baron Volag imparatorluktan yardım ister ve İmparatorluğun lejyonları Balyozyurt’a girer ve iç savaşa dahil olur. Saltanatçılar geri püskürtülür. Stros M’Kai adasına kaçan Prens Ator, burada İmparatorluk Amirali Richton tarafından öldürülür.

İmparatorluğun kendilerine otonom statü bahşedeceğini sanan Ecdatçıları bir sürpriz beklemektedir. Tiber Septim’in böyle bir planı yoktur, bunun yerine bütün Kızılmuhafız şehirlerine imparatorluk valileri atanır. Bu gelişmeden rahatsız olan ve imparatorluğu kendi vatanına çağıran Baron Volag, Sentinel şehrinde isyan eder. Stros M’Kai anlaşmasıyla Balyozyurt’un imparatorluğun bir vasalı değil parçası olduğu kabul edilir. Neticede İmparatorluk hükmü burada geçerli olur. Tiber Septim’in kendisiyle uzaktan yakından alakası olmayan Balyozyurt’ta iç savaşa savaşan tarafların davetiyle dahil olup bölgenin iç işlerine karışması, daha sonra kendi çıkarlarını düşünüp tüm bölgeye çökmesi, iç savaştaki müttefikini dahi rahatsız etmiştir.

Böylece bütün insan toprakları Tiber Septim’in eline geçer. Peki o bununla yetinecek midir? Elbette hayır. Gözünü doğuya diken imparatorumuz, İkinci İmparatorluğun ele geçiremediği Morrowind’i fethederek prestijine prestij katmayı amaçlamaktadır. Bunu yaparken de elbette geçerli bir casus bellisi yoktur. Bu aşamadan sonraki tüm savaşlarında “Savaş açıyorum çünkü güçlüyüm” kafası hakimdir. Nasıl ki bugün Thalmor’un yayılmacılığını eleştiriyoruz, aynı şeyi hatta daha beterini Tiber yapmıştır.

Morrowind’in işgalinde karar kılındıktan sonra çalışmalara başlanır. O dönemde Morrowind’i Tribunal dediğimiz üçlü tanrılar yönetmekteydi. Dolayısıyla Tiber için oldukça dişli rakipler diyebiliriz. Öncelikle Kara Bataklığın sınır bölgeleri istila edilir. Herhangi bir lojistik ve ekonomik değeri olmayan bataklık iç kısımlara dokunulmaz. Ama Kara Bataklığın kıyı kesimleri imparatorluk kontrolüne girer. Morrowind iyice çevrelendikten sonra sıra asıl harekata gelir.

Kraliçe Barenziah’ın Biyografisi kitabından edindiğimiz bilgiye göre imparatorluk lejyonları Morrowind anakarasındaki Matemhisar yani Mournhold şehrini kuşatır ve şehri yerle bir eder. Çoluk çocuk demeden neredeyse bütün Dunmerlar kılıçtan geçirilir. Yıkıntıların arasında da Barenziah adında bir Dunmer kızı bulunur. Barenziah, Matemhisar yöneticilerinin çocuğudur ve ileride bir gün işe yarar diyerekten Tiber’ın generali ve aynı zamanda Dunmer olan Symmachus tarafından göz hapsine alınır. Bir imparatorluk vasisi altında Matemhisar’ın başına geçirilir. Elbette çocuk olan Barenziah sadece sembolik bir figürdür. Şehri onun adına imparatorluk yönetmektedir.

Morrowind işgali devam ederken Vivec, Tiber’a ateşkes önerir. Her iki taraf da bu ateşkesi kabul edecek kadar zekidir. Çünkü Morrowind’in tanrı kralları o dönemlerde ortaya çıkan Dagoth Ur yüzünden güçlerinin kaynağı olan Lorkhan’ın Kalbi’ne erişimleri kesilmiş ve güç kaybetmeye başlamıştır. Tiber Septim’in bu bilgiye sahip olduğunu sanmıyoruz çünkü bilseydi ateşkese yanaşmayıp işgali zamana yayarak iyice zayıflayan Morrowind’i içten çürüterek tamamen ele geçirebilirdi. Bunun yerine savaşın iki taraf için de yıkıcı olacağını düşünüp ateşkesi kabul etmiştir. Ateşkes neticesinde Morrowind imparatorluğa boyun eğer, ama iç işlerinde Tribunal serbest olup kendi yönetimlerini sürdürür. Tiber Septim bu sayede kendi egemenliğini Morrowind’e kabul ettirmiştir. Ayrıca belki de anlaşmanın en önemli maddesi olarak Numidium’u elde etmiştir.

Barenziah İle Yasak Aşk

Barenziah (Arkada)
Barenziah (Arkada)

Bu noktada azıcık soluklanıp işgallere ara verelim. Koskoca imparatorun özel hayatı yok mu, bu adam hiç mi manita yapmamış diye soracak olursanız söyleyelim. İmparatorluk şehrine götürülen Barenziah’ın burada Tiber Septim ile bir münasebeti olmuştur. Gerçek Barenziah kitabında yazılanları kabul edeceksek eğer, Tiber Septim Barenziah’ın güzelliğinden etkilenir. Fakat onu karısı olarak almayı doğru bulmaz. Çünkü kendisi zaten evlidir ve Pelagius adında bir veliahtı vardır. Taht kavgasına meydan vermemek için Barenziah ile evlenmek istemez, ama bu tek gecelik kaçamak bir ilişki yaşamasına da engel değildir. Bu tek gecelikler çok gecelik haline gelir. Ve kaçınılmaz olarak Barenziah elflere göre çocuk yaşta hamile kalır.

Barenziah bunu Tiber Septim’e söylediğinde ise Tiber buz kesilir. Derhal saray şifacısını çağırttırıp kürtaj yapılmasını emreder. Barenziah karşı çıkar, ama nafile. Zorla bebeği alınır, bir kaç hafta sonra da Matemhisar şehrine geri gönderilir.

Elsweyr Katliamına Hazırlık

Gelelim Numidium’a ve güneybatı seferlerine. Ele geçirilmeyen Yaztutan Adaları, Vadiorman ve Elsweyr vardır. Daha önce hiç kimsenin işgal edemediği Yaztutan Adaları ve en az Kara Bataklık kadar bilinmez devasa ormanlarla kaplı Vadiorman’a saldırmak yerine, ileride bu ikisinin işgaline zemin hazırlayacak olan ve ele geçirilmesi görece daha kolay olan Elsweyr’e gözünü diker.

Kuzey Elsweyr
Kuzey Elsweyr

Eline geçirdiği Numidium’un ilk test edileceği yer Elsweyr’deki Rimmen şehri olacaktır. Ejder Kırılması Olduğunda Neredeydin kitabını kaynak aldığımızda, bu kitaptaki bir Khajiite göre Numidium, Rimmen kuşatmasında kullanılmış ve zaman kırılması yaşanmıştır. Rimmen şehrini tarihte insanların kurduğunu düşünürsek Tiber Septim burada hak iddia etmiştir. Şehre yakın olan Halls of Colossus adındaki devasa Kolezyumvari yapıda Numidium’u tamir etmeye başlamıştır. Morrowind’den getirilen Numidium Elsweyr topraklarında birleştirilir. Peki niye burası seçilmiştir? Öncelikle Rimmen, tarihi dolayısıyla Tiber Septim’in fethetmek isteyeceği bir şehirdir. İkinci olarak burası kendi gücünün merkezi olan Cyrodiil’den ve diğer insan yerleşim yerlerinden uzaktadır. İşler ters giderse olan Elsweyr halkına olacaktır, insanlar etkilenmeyecektir. Bu yüzden Halls of Colossus’ta Numidium’un inşasına başlanır. Burada da Tiber Septim’in bir diğer hainliğine tanık oluyoruz.

Başbüyücüye İhanet

Dwemerlerin icadı olan Numidium’u çalıştırmak için çok büyük bir enerji kaynağına ihtiyaç vardır. Dwemerler bunu Lorkhan’ın Kalbi’ni kullanarak gidermiştir. Ama kalp Tiber’ın elinde olmadığı için alternatif güç kaynağı gereklidir. Bunu da başbüyücüsünün çalışmalarıyla Mantella adındaki ruh cevherini üreterek başarırlar. Ama Mantella’yı doldurmak için çok kudretli bir ruha ihtiyaç vardır. Tiber Septim burada kısa yolu seçmiş ve kendi güçlü başbüyücüsü Zurin Arctus’u öldürüp ruhunu cevhere hapsetmiştir. Mantella’yı da kullanarak Numidium çalıştırılır.

Yaztutan’da Felaket

Tiber Septim’in kalleşlikleri bitti sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Numidium aktifleştirildikten sonra az önce bahsettiğimiz gibi bazı tanıkların söylediklerine göre Elsweyr’de zaman kırılması yaşanır. Fakat Numidium’dan payını alanlar sadece kedi halkı değil, Altmerlar da olacaktır.

Cyrodiil’den sonra en zengin, en köklü ve en gelişmiş bölge olan Yaztutan Adaları, Tiber Septim’in pastasında çilek olacaktı. İnsan topluluklarının gücünün ötesinde yer alan bu ada, kadim elf ırkı Altmerların vatanıdır ve Remanlar bile buraya söz geçirememiştir. Tiber’ın burayı ele geçirmesi prestij açısından önemliydi ve bütün Tamriel’a hükmeden imparator unvanını hakkıyla taşımak istiyordu. Lakin önündeki en büyük engel burasının bir ada olmasıydı. Lejyonlarıyla adayı işgal etse bile elinde tutup yönetmesi pek mümkün gözükmüyordu. Bunun için devreye Numidium girer.

Buradan sonraki bilgiler çelişkilidir. Kimi yazarlara göre Yaztutan kuşatması sadece bir kaç saat sürmüştür. Kimilerine göreyse kuşatma beşinci çağda hala daha devam etmektedir. Son oyun Skyrim’in dördüncü çağda geçtiğini düşünürsek, Tiber Septim büyük ihtimalle zaman kırılmasına sebep oldu. Numidium’un kullanılmasının bölgede gerçekte nasıl bir etki bıraktığı bilinmez ama, ikinci oyun Daggerfall’da Numidium’un kullanımına dair Yalımlar casuslarının raporlarından az çok fikir edinebiliriz. Batıdaki Çarpıklık isimli bu raporda casusların anlattığına göre atom bombası atılmışa benzer bir etki yaşanmıştır. Ordular hatta şehirler saniyeler içinde yok olmuş, tarihte kayma yaşanmıştır. Benzer hadiselerin bu tarihten önce Yaztutan Adasında yaşandığını söylemek pek de yanlış olmayacaktır.

Buna bir de elflerin ortalama 300 ila 400 sene yaşadığını ilave edelim. Tiber’ın Yaztutan’ı fethiyle, Aldmeri Dominyonu ve İmparatorluk arasındaki Büyük Savaş arasında yaklaşık 570 yıl var diyebiliriz. Yani Numidium, Yaztutan sahillerinde gözüktüğünde o acıları çeken elflerin çocukları İmparatorluğa karşı savaşıyor. Ana babalarının başlarına gelenleri dün gibi hatırlayan bu elflerin, büyük bir kinle imparatorluğa saldırıp insanlığı yok etmeye and içmeleri pek de şaşılacak bir şey değil. Rüzgar eken fırtına biçiyor. Evet Thalmor’un eylemlerini savunmak doğru olmayabilir, ama öyleyse Tiber Septim’in de bu halka yaşattıklarını savunmak da aynı şekilde saçmalığın daniskasıdır.

Propaganda İmparatoru

Tamriel’ın dört bir köşesi fethedildikten sonra yabancı halkların kendisine olan nefretini sindirmek ve gelecek nesillere sahte bir hatıra bırakmak isteyen Tiber Septim kolları sıvar. Tarihi kazananlar yazar sözünü doğrularcasına imparatorluk akademisinin hazırlığı tarih kitaplarının hepsinde Tiber Septim şanlı bir fatih, kıtaya barış ve huzur getiren iyiliksever olarak lanse edilir. Resmen eğer Hitler savaşı kazansaydı neler olurdu sorusunun cevabını görüyoruz. Yüksek Şato’daki Adam kitabında anlatılan alternatif kurgu gibi Hitler övülecek ve saygıyla anılacaktı. Ama burada Tiber Septim savaşını kazandı ve saygıyla anıldı. Yetmedi tanrılaştırıldı. Tıpkı devletin bütün erklerini elinde tutup kendisini övdüren, megalomanyak Mussolini, Hitler ve diğer malum faşistler gibi… Öyleyse soralım size, gittiği köyleri yakıp yıkan, sırf gücü yetiyor diye her yere saldıran, sağ kolunu öldüren, çocuk yaştaki kızları hamile bırakıp zorla bebeği aldıran birisi gerçekten tanrı mıdır, yoksa zalim mi?