Druid: Kayıp Breton Ruhu

“Druidlerin hikayesi, en azından bir noktaya kadar Wyrd’lerin ve Bretonların hikayesidir. Druidler olarak neye inandığımızı soruyorsunuz, ben de inandığımız şeyin doğduğumuz yerden geldiğini söylüyorum. Ve hem Wyrd hem de druidler -aslında tüm Bretonlar- aynı beşikte sallandılar.”

– Wyrd ve Druid

Wyrd ve Druid kitabında geçen bu ifade, birazdan derinlemesine dalacağımız druid mevzusunun Elder Scrolls tarafını aslında çok güzel özetliyor. Bir topluluk olarak Druidler, yaptıkları faaliyetler ve aldıkları kararlar ile Breton ırkının henüz ortaya çıktığı dönemlerde büyük rol oynadılar. Elder Scrolls Online’ın Legacy of the Bretons hikayesine kadar druidlere dair elde çok fazla bilgi bulunmuyordu. Daggerfall ile tek tük serpiştirilen bilgilerde Druidler sadece yer kaplasın, lore boş kalmasın diye eklenmişti. Fakat ESO bu boşluğu çok güzel bir şekilde doldurdu. Biz de bu hikayenin gelişimini, gerçek hayattaki druidleri araştırıp karşılaştırarak anlatmaya çalıştık. Acaba ESO, gerçek druidlerden ne kadar esinlenmiş, oyun içerisine bunu nasıl yedirmişler, hangi coğrafyaları örnek almışlar gibi sorulara cevap arayacağız. Tabi bunları yaparken az önceki alıntıdaki sözü haklı çıkarırcasına Breton ırkının tarihini de öğrenmiş olacaksınız.

Daha önce yazılı belgelerle desteklenen “Şehvetli Argonyalı Hizmetçi’ye Tarihsel ve Kültürel Bir Bakış” içeriği gibi, bu da yine aynı şekilde makale ve kitaplarla desteklendi. Hazırlaması oldukça meşakkatli olan bu çalışmada kullanılan kaynakları merak eden varsa videonun açıklamalar kısmına göz atabilir.

Son olarak konu bütünlüğünü korumak için gerçek tarihten bilgiler verirken mümkün mertebe özel isimleri işin içine katılmamaya ve karakter fazlalığı yapıp kafa karıştırmamaya çalışıldı. Neticede akademik bir makale değil eğlence içeriği üretiyoruz. Hazırsak, ilk durağımız druidlerin kimliği üzerine olacak.

Druid Kimlerdir?

Archdruid Resmi
Archdruid Resmi

Baştan aşağı beyaz bir kıyafet giymiş, ak sakallı, kafasında keçeden bir şapka, otların arasında dolanan bir ihtiyar… Druidlere dair modern zamanların en klasik tasvirini içeren bu resim İngiliz ressam Charles Hamilton Smith’e ait. Milat öncesi dönemlerde Atlantik Avrupası’na hükmeden Kelt kabilelerinin olmazsa olmazı Druidler önce Roma daha sonra da Hristiyanlığın gelmesiyle tarihten silinip gittiler. Yazı kullanmadıkları için geriye hiçbir belge bırakmadılar. Kendilerine dair bildiklerimiz ise druid olmayan kişilere ait. Bunun haricinde arkeoloji de az da olsa druidlere dair bilgi edinmemize yardımcı oluyor.

Druidler veya druidlik, uygulamada silinse de Avrupa’da hafızalardan hiç silinmedi. Günümüzde bile çoğu gelenekte gizliden gizliye kendisini yaşatmaya devam ediyor. Rönesans ile klasik Yunan eserlerinin tekrar keşfiyle başlayan uyanış, endüstri çağının şafağında Avrupa milletlerinin kendi ecdadını aramasıyla devam etti, ve toprak altında Druidler tekrar hayat buldu. Özellikle Britanyalıların kendi köklerinde yer alan druid ruhu, bu dönemde canlandı. Milattan sonra 500lerde yok olan druidlik, 1700lerin ortasında yeniden dirildi.

Druidlerle İlk Temaslar

Ama bunların çok öncesinde milattan önce 330 civarında günümüzde Marsilya, o dönemler Massalia diye bilinen toprakların çocuğu olan Yunan coğrafyacı Pytheas, gemisine atlayıp Britanya adasının etrafını dolaşır. Kelt ve Cermen kabileleriyle yol üstünde temaslar kuran Pytheas’ın günümüze ulaşan yazılı eseri ne yazık ki yok. Kendisine ve keşiflerine dair bildiklerimiz ise sonraki asırlarda onu alıntılayan Strabo ve Yaşlı Pliny’den geliyor (Yaşlı deniyor çünkü oğlunun adı da Pliny). Fakat druid terimini yazılı bir kaynağa aktaran ilk kişi ise Yunan olan İskenderiyeli Sotion’dur. Eseri her ne kadar günümüze ulaşmasa da Diogenes Laertius kendi eserinde ondan alıntı yapar ve “Kelt ile Galya kabilelerindeki druidlerin felsefeyle uğraşan kişiler” olduğundan bahseder.

Etimolojisi

Druidlerden ilk bahsedenlerin Yunan araştırmacılar olduğundan bahsettik. Kaçınılmaz olarak druid isminin de Yunancadan geldiğine dair iddialar mevcut. Kelimenin etimolojik incelemesine merak salan ilk kişi ise Romalı tarihçi Yaşlı Pliny. Ona göre Yunancadaki meşe ağacı anlamına gelen dru, kelimenin köküdür. Wid ise bilmek, uzman olmak kelimesinin karşılığı. İkisi birleştiğinde druwid yani meşe hakkında bilgili kişi anlamı ortaya çıkıyor. Druidin etimolojik kökenine dair bu bilgi kesin olmasa da en yaygın görüş olarak kabul ediliyor.

Sezar’ın Galya Seferi

Druidler veya Keltler ile bir sonraki büyük temas ise meşhur Jül Sezar ile gerçekleşiyor. Onu eşsiz kılan şey ise Galya Seferleri sırasında bizzat kendisinin kaleme aldığı Gallia Savaşı Hakkında kitabı. Pytheas’ın aksine Sezar’ın kitabı günümüze ulaşmış durumda ve druidlere dair yorumlarını okumamız mümkün. Sezar, Kelt halkını ikiye ayırır; askerler ve druidler. Askerlerin rolü malum, druidlerin ise askerlik görevi icra etmediklerini ve savaşmadıklarını aktarır. Druidlerin ayrıca rahiplik yaptığından bahseder. Daha önceki eserlerde druidlerin dini meselelerdeki rolünden bahsedilmemişti. Tabi bahsedilmemesi bu alanla hiç uğraşmadıkları anlamına gelmiyor. Belki de Sezar’a kadar geçen üç asırlık süreçte druidliğin de kavramı genişledi ve sosyal yapıda daha başat rol almaya başladılar. Zira birazdan da öğreneceğimiz üzere druidler yavaşça Kelt kabile şefleriyle neredeyse aynı hiyerarşik seviyeye ulaşacaktır.

İlk metinlerde filozof olarak bahsedilen druidler zamanla dini ayinleri yöneten, kurban adaklarını kesen, kehanette bulunan, şifacı olup halkı iyileştiren bireylere dönüşürler. Fakat Sezar’ın yazdıklarında abartma ihtimali de mevcut. Şöyle ki, Galya Seferi öncesi borçta olan Sezar burayı ele geçirerek borçlarını kapatmak niyetindedir. Sefer esnasında da Kelt kabilelerinin ve druidlerin sofistike bir kültüre sahip olduğunu, Ren Nehri ötesindeki Cermenler kadar barbar olmadıklarından sürekli bahseder. Keltlerin ayrıca sürekli savaş halinde olduğunu da notlarına ekler. Yani Galyalıların, Roma İmparatorluğuna dahil edilmeye değer bir kültüre sahip olduklarını ve eğer Roma buraları ele geçirmezse yakın zamanda güçlenip Romalılara saldırabileceklerini ima etmektedir. Bunda da Galya Seferini haklı çıkarıp senatoyu ikna etmek istiyor gibi gözüküyor. Öte yandan kendisinden sonraki Romalı ve Yunan filozofların yazdıklarında da çelişkili ifadeler mevcut. Kimisi druidlerin sadece ahlak bekçisi olup Klasik Yunan filozofları gibi düşünür olduklarından bahsederken, kimisi de dini ayinleri yönettiklerinden bahseder. Ama şunu da unutmamalıyız ki bu Romalı ve Yunan filozofların hiçbirisi Galya’nın içerisine girip Keltlerle münasebette bulunmamıştır. Dolayısıyla söyledikleri çoğu şey ya kulaktan dolma bilgidir ya da Galya’nın kıyısından köşesinden edinilen bilgilerle genelleme yapmaktadırlar.

Özetle druidlerin sosyal statüsüne dair elimizde kesin bir bilgi yok. Gerçek tarihteki druidlere dair ilk bilgileri verdiğimize göre Elder Scrolls’un druidlerine geçelim ufaktan.

Breton Şafağı

Druidlerin hikayesi, Bretonların hikayesi demiştik. Bu noktada druidlerin nasıl ortaya çıktığını öğrenmek istiyorsak, öncelikle Bretonların nasıl ortaya çıktığını bilmemiz gerekli.

Birinci Çağ’ın öncesi olan Elf Çağı’nda Tamriel kıtasında yaşayan insan ırkına genel olarak Nedeler denir. Bu ırk farklı bölgelerde kendi alt kültürlerini oluşturur ve kollara ayrılır. Black Marsh’taki ve Hammerfell’deki insanlar Nede olmasına rağmen biri bataklık biri çöl olduğu için haliyle yaşayışları da farklıdır. Ayrıca bu çağa elf çağı denmesinin sebebi de bu devirlerde başat gücün elflerde olmasıdır. Elf çağı aynı zamanda yazılı kayıtların neredeyse hiç olmadığı ve elflerin Summerset’ten dağılıp Tamriel’ın farklı bölgelerine göç ettikleri çağdır.

Ormanla iç içe yaşamak isteyen Bosmerlar, rahatça ibadet etmek isteyen Ayleid ve Chimerler gibi elfler, ana elf grubundan ayrılır ve göç eder. Bunlar da insan Nede kabileleri gibi zamanla kendi eşsiz kültürlerini meydana getirirler.

Direnni Kalesi
Direnni Kalesi

Bizim odak noktamız olan High Rock’a ise Altmer ırkına mensup olan farklı soylu aileler göç eder. Direnni sülalesi hariç bunların çoğu yeni topraklarda tutunamaz. Direnniler elbette sadece bir grup aile olarak gelmez, soylu bir hanedan oldukları için onlara bağlı olan ufak soylu haneleriyle beraber High Rock’un farklı noktalarını kolonileştirmeye başlarlar. Ve kaçınılmaz olarak Nedelerle temas da böylece sağlanmış olur.

Buraya ilk önce Nedeler mi yoksa Direnniler mi geldi bilinmiyor. Fakat kesin olan bir şey var ki Direnniler High Rock topraklarında feodal bir yönetim kurdular. Yerli halk olan Nedeler de onların tebaası oldular. Elf yöneticiler ve insan halk arasında huzursuzluk yaşandı mı diye sorabilirsiniz, buna cevap da bilinen büyük bir isyanın olmadığıdır. Tamriel’ın merkezindeki Cyrodiil’de hüküm süren elf ırkı Ayleidlerin Daedrik prenslere tapanları, buradaki Nedeleri köleleştirip insanlar üzerinde canice deneyler yapmıştır. Lakin Dirennilerin böyle bir uygulamaya girişmediğini söyleyebiliriz. Haliyle Direnni topraklarında genel olarak huzur hakim olmuştur.

Dirennilerin, Ayleidler gibi hayvani muamele yapmaması, hiç keyfi hareket etmedikleri anlamına gelmiyor tabi. En güzel Nede kadınlarından oluşan haremlere sahip olmak için birbirleriyle yarışan Direnni soylularının tırnak içerisinde icraatları zamanla Breton ırkının oluşumuna sebep olacaktır.

Nede kadınlarıyla ilişkiye giren Direnniler, doğan bebekleri kendi evlatları olarak kabul etmemiştir. Yarı elf yarı insan özelliklere sahip olan bu bebekler piç muamelesi görmüş ve soylu kategorisinde yer almamıştır. Yine de yerli ve milli Nede köylülerinden daha yüksek bir statüde olmuşlardır. Yani bu bebekler elflere göre alt sınıf, Nedelere göre üst sınıf olarak kabul görmüştür. Zamanla büyüyen bebeklerin de elflerle evlenmelerine izin verilmemiştir. Ve haliyle bunlar da Nedeler ile evlenmiş ve elf kanı biraz daha azalıp insan oranı baskın hale gelmiştir.

Druid Atalar

Böylece Breton ırkı yavaş yavaş oluşmaya başlarken druid sınıfı da etkisini iyice hissettirmeye başlar. Druidler, elfler gelmeden önce de vardı ve onlara asmasakal deniyordu. Üyelerinin tamamı doğal olarak Nede insanlarından oluşuyordu. Breton ırkı ortaya çıktıktan sonra bunlara Galen Druidleri denmiştir. Peki Galen ne demek?

Galen’in bir kişi veya bir ruh olduğu anlatılır. High Rock’un ormanlarında dolaşıp Y’ffre’nin şarkısını fısıldayan bu ruh ilk druidlere doğaya hürmet etmenin yollarını öğretmiş ve böylece druidlik mesleği doğmuştur. Bazı alimlere göreyse ruh hikayesi sahtedir. Galen’in aslında ilk kadın baş druid olduğunu ve kraliçe druid unvanı taşıdığını söylerler. Şahıs olan Galen tıpkı ruh hikayesindeki gibi doğaya hürmet etmeyi başkalarına öğretmiş ve aynı şekilde druidlik ortaya çıkmıştır. Druidliğin Elder Scrolls’ta nasıl ortaya çıktığı bilinmiyor, fakat High Rock bölgesinde yoğunluk kazandığını söyleyebiliriz. Gerçek tarihteki druidlerin de nasıl ortaya çıktığı bilinmiyor. Sezar’ın kitabında ise Galya’daki yani günümüz Fransa’sındaki druidlerin eğitim alma amacıyla Britanya’ya gittiğinden bahsedilir. Bu tespitten hareketle druidliğin Britanya’dan yayıldığı görüşü hakimdir. Elder Scrolls’ta da druidlik High Rock’tan yayılacaktır.

Elder Scrolls’taki Galen her kimse veya her neyse ismi halen daha yaşıyor. Bugün Tamriel’da druidliğin aktif olarak icra edildiği Systres Takımadalarında Galen adasının ismi buradan gelmektedir. Ama bunun da öncesinde, High Rock’un en güney ucundaki bölgeye Glenumbra denmektedir. Meşhur Daggerfall şehrinin kuzeyinde de Glenpoint şehri bulunur. Glenumbra ve Glenpoint isimlerinin kökleri de Galen kelimesinden geliyor olabilir. Elder Scrolls’un druidlerine ilk başlarda Galen druidleri dendiğinden bahsetmiştik. Eğer Glenumbra ismi gerçekten Galen’in değişime uğramış haliyse, druidliğin de ilk olarak buradan yayıldığını söyleyebiliriz.

Druidlerin Toplumda Yeri

Yarım ve melez anlamlarına gelen beratu kelimesinden türeyen Breton halkı çoğaldıkça druidlerin de etkisi artmaya başlar. İlk çağlarda nüfus yoğunluğu fazla değildi ve bu yüzden de High Rock’un büyük bölümü ormanlar ve yabani sarmaşıklarla kaplıydı. Sürekli genişleyen ve çevresini yutan bu sarmaşıklar Direnni hakimiyetindeki çiçeği burnunda şehirlere bir tehdit unsuruydu. Direnniler de yabani hayatın köyleri yutup yok etmesini, evren yaratıldığında doğayı oluşturan güçlerle anlaşma yaparak önler. Kendi halinde yaşayan druidler ise doğanın yüce ruhu Y’ffre’nin öğretilerini uygulayarak kendilerini korumaya almıştır. Tabi bu noktada da elf melezi Bretonların değeri artar. Yarı elf yarı insan olsalar bile düz insana göre büyüye daha yatkın olan Bretonlar, druid alimleri tarafından birer druid olarak yetiştirilir ve onların güçleri yabani hayatı sınırlamak için kullanılır.

Druidler, elf kanı karışmamış halis insan toplumu Nedelerin gözünde üst konumdadır. Yarı elf Bretonlar da benzer statüdedir. Hal böyle olunca bir Breton druid olduğunda değeri daha da artmaktadır. Ve bunun neticesinde druidlik, halkına manevi önderlik yapan bir konuma doğru evrilir.

Druidler mensubu oldukları köy veya kabilenin bilir kişisi rolünü üstlenir. Druid Kral denen baş druid ise tüm druidlerin lideridir. Genel bir anlaşmazlık olduğunda karar mercii bu kişidir. Druid Kral ifadesi kafa karıştırabilir, bunlar birer kral gibi halkları yöneten şahıslar değildir. Bunların vazifesi daha önce de söylendiği gibi, halka ve sivil yöneticilere tavsiye vermektir. Tabi druidler her ne kadar gerçek bir kral olmasa da, bu kralların altında yer aldıkları anlamına gelmiyor. Bazı durumlarda sivil kralla ters düştüklerinde kral aleyhine kehanette bulunup kralın otoritesine meydan okuyabiliyorlar.

Öyleyse druid kral nasıl seçilir, bunlar babadan oğula nesil midir? Gerçek tarihteki baş druid ve Elder Scrolls’taki baş druid toplumunun yönetim sistemi birbiriyle paralellik gösteriyor. Her ikisinde de baş druidler ömür boyu liderlik edecek şekilde seçilir. Baş druid hayatını kaybettiğinde her kabilenin druidi önceden belirlenen bir yerde bir araya gelip yeni baş druidi seçer. Bu her zaman barış içinde geçen bir seçim değildir. Bazı durumlarda druidler birbirlerine rakip olur, hatta düelloya davet edip kan bile dökülmüşlüğü vardır. Baş druidin yardımcıları ise kadimler denen ihtiyar heyetidir. Bu kişiler kendi kabilelerindeki baş druide tavsiyeler verir, sıradaki baş druid olma için en muhtemel adaydırlar. Onların da altında öğrenci druidler bulunur ki, bunlar en alt seviyedeki acemi druidlerdir.

Gerçek tarihimizdeki Kelt kabilelerinin her birinin kendi druid ekibi bulunuyordu. Elder Scrolls’un druidleri ise çemberler halinde organize olmuşlar. Buna da birazdan değineceğiz.

Druidlerin Göçü

Breton ırkının ve toplumunun yayılması son sürat devam ederken druidlik kurumuna iyice entegre olurlar. Takvimler Birinci Çağ’ın üçüncü yüzyılına geldiğindeyse Breton toplumu iyice olgunlaşmış ve dizginleri eline alabilecek haldedir. Bu tarihlerde Direnni Hanesi halen daha High Rock’u kontrol etmekte ve yüzde yüz insan geni taşıyan Nede halkı da büyük bir değişim geçirerek Bretonlaşmaktaydı. Tamriel kıtasının merkezindeki Cyrodiil’de yaşanan gelişmeler ise Breton tarihini kökünden değiştirecektir. Şimdi rotamızı High Rock’tan, Cyrodiil’e çeviriyoruz.

Ayleidlerin Sonu

Cyrodiil’in yöneticileri olan elf Ayleidlerin, insanları hayvanlar gibi köleleştirdiğinden bahsetmiştim. Kölelik mevzusu bütün Ayleidler için geçerli değildir. Bu noktada da Ayleid ırkının siyasi yapısına bakmamız gerekiyor. Ayleidler merkezi idareden yoksun, şehir devletleri halinde yaşayan parçalı bir toplum yapısına sahiptir. Kölelik sistemini uygulayanlar genelde şeytani Daedrik prenslere ibadet eden Ayleid şehirleridir. Sanguine, Hermaeus Mora, Mehrunes Dagon, Mephala ve Molag Bal gibi psikopat ve vahşeti teşvik eden prenslere tapınan şehirlerde kölelik vardır ve insanlar da bu şehirlerde köle olarak kullanılmıştır. Bunların haricinde Auri El, Xarxes ve Magnus gibi geleneksel elf tanrılarına yada genel tabirle Aedralara ibadet edip köleliği uygulamayan Ayleid şehirleri de mevcuttur. Daedracı ve Aedracı Ayleid ırkı arasında da sık sık gerilim yaşanmıştır.

Takvimler Birinci Çağ 242’ye geldiğinde ise Alessia adında bir kadın insanın önderliğinde çıkan isyan bütün Cyrodiil’i karıştırır. Köleliği uygulayan Daedracı Ayleid şehirlerinde isyanlar çıkar. Bunu fırsat bilen Aedracı Ayleidler de insanlara destek verir. Olayın sonunda insanlar özgür olup Alessia İmparatorluğu veya diğer adıyla Birinci İmparatorluğu ilan eder. Daedracı Ayleid şehirleri yerle bir edilirken, Aedracılar şimdilik sakin bir şekilde yaşamlarına devam eder. Fakat bir asır sonra kayış kopacaktır. Bu noktada gereksiz detaya girip kafa karıştırmamak için tarihte biraz ileriye atlıyoruz, ama öğrenmek isteyenler kanaldaki Alessia Düzeni ve Bir İmparatorluğun Sonu videosuna bakabilirler.

İnsanların imparatorluğu, kuruluşundan bir asır sonra aşırı dindar grupların etkisi altına girer. Mutlak insan egemenliğini savunan bu zihniyet önce kendi içerisindeki elfleri katletmeye başlar. Aedracı Ayleidlerin çoğu başka bölgelere kaçar, kaçamayanlar ise infaz edilir. Kendi içerisindeki elfleri temizleyen imparatorluk bu sefer dışarıdaki elflere sataşmaya başlar. Ve en yakın hedef de High Rock’taki Dirennilerdir.

Druidler Bölünüyor

İmparatorluk hedef tahtasına Direnni’yi koyunca haliyle Bretonların sadakati sorgulanmaya başlanır. Acaba asırlardır itaat ettikleri elf efendilerini mi destekleyecekler, yoksa ırkdaşları olan insan imparatorluğunu mu? Bretonlar elfleri tercih etmişe benziyor. Ama ne yazık ki bu tercih bütün sorunları halletmeyecektir.

İmparatorluğa meyletmesinler diye Direnniler druidler üzerinde baskı kurar, İmparatorluk da gerçek insan inançlarından saptıkları için druidleri katleder. Dirennilerin gittikçe yabani hayata yayılmacı politika izlemesinden de rahatsız olan druidler için tek bir çıkar yol vardır, o da göç etmek.

Burada da druidler kendi içinde ikiye ayrılır ve druidlik yavaşça tarih sahnesinden çekilme yoluna girer. Modern hayatın getirdiği kazanımları reddetmeyen ama doğayla iç içe yaşanması gerektiğini savunup yaban hayatının yok edilmesine karşı çıkan druidler High Rock’tan göç etmeye karar verir. İlkel bir yaşamı savunup tamamen yabani bir yaşam sürmeyi savunanlar ise Wyrd adını alıp High Rock’un izole bölgelerinde yaşamlarına devam eder.

Druid kralı Kasorayn önderliğinde göç için hazırlanan druidler, günümüzde unutulan bir büyüyü kullanarak ağaçları kayık şeklinde büyütür, daha sonra bunlarla denize açılıp bilinmezliğe doğru yolculuğa çıkarlar. Druidlerin bu göç esnasında belli bir rotayı hedeflemediği sözlü gelenekte anlatılmaktadır. Şimdi yeni topraklara yelken açan druidlerimize ara verip, geride kalan Wyrd’lere bakalım.

Kardeş Tarikat Wyrd

High Rock’un kültürel mirasında önemli bir yere sahip olan Wyrd’ler, yapısı bakımından druidlerden ayrışır. Druidler kendi bünyesine kadın ve erkekleri kabul ederken, wyrdler sadece kadınlardan oluşmaktadır. Glenumbra toplumundan uzak ve izole yerlerde yaşayan Wyrdlere, buraların hakimi olan Direnni ve Birinci İmparatorluk tarafından şüpheyle bakılmıştır.

Wyrdler zaman içerisinde Skyrim ve Cyrodiil’e kadar genişler. Ve bunlar da kendi içinde iki ana gruba ayrılır. Beldama Wyrdleri, druidler gibi Y’ffre’ye ibadet ederken, Glenmoril Wyrdleri ise farklı Daedrik prensleri kendilerine lider edinirler.

Glenmoril tarikatı da kendi içinde farklı kollara ayrılır. Bu ayrımın temelinde de ibadet ettikleri Daedrik prenslerin farklı olması yatar. Hircine, Molag Bal, Mehrunes Dagon, Namira gibi farklı prenslere ibadet eden Glenmoril wyrdleri zamanla cadı sıfatıyla da anılacak ve Breton ırkının kuzeni sayılan Enginyurtlular arasında manevi lider olacaktır.

Beldama tarikatı eski druid geleneklerini şehirlerden uzak bir şekilde kendi halinde ve huzurla yaşarken, Glenmoril tarikatı Daedrik prenslerin etkisiyle daha vahşi ve kanlı bir şekle bürünmüştür. Druidlerin ibadet ve yaşayış şekilleri kısmında değineceğimiz üzere insan kurban etme gibi kanlı ayinleri uygulayanlar Glenmoril wyrdleridir.

Enginyurt Wyrdleri

Enginyurt halkına ayrı bir parantez açmamız lazım çünkü Bretonların druidleri varken, burada wyrdlerin Enginyurtluları var gibi bir durum söz konusu. Özellikle Skyrim taraflarına genişleyen Glenmoril tarikatı Enginyurtlular arasında başat konuma gelir. Enginyurtlular Breton soyundan gelen, ama içine birazcık Nord biraz da Skyrim’in Nede yerli kabileleri sosu katılmış hali. Dolayısıyla tam olarak Breton diyemeyiz. Apayrı bir ırk da değil. Engebeli bir coğrafyada büyük devletlerin güç mücadelesi arasına sıkışan bu halk tarihi boyunca bağımsızlık mücadelesi vermiştir. Wyrdler de bu mücadelenin dayanak noktasıdır.

Vahşi doğayı benimseyip kara büyüyü seven Wyrd rahibeleri, kargaları ve gizemli büyüleri kullanarak kendilerini Hagravenlara dönüştürürler. Bu çirkin yaşlı karılar Enginyurt klanlarının gayri resmi liderleri olurlar. Tıpkı tarihteki druidlerin, kabileler arası anlaşmazlıklara arabuculuk yapıp bilge kişi rolü oynaması gibi, wyrdler de Enginyurt halkında benzer statüye sahip olmuştur. Burada Hagravenlara ayrı bir parantez açalım.

Skyrim oyununda bolca gördüğümüz Briarheart yada Türkçesiyle Fundakalp adı verilen insanların ortaya çıkışı Hagravenların işidir. Fundakalp ağacının zehirli tohumu kullanılarak, yetenekli Enginyurtlu savaşçıların kalbi sökülüp bu tohumla değiştirilir. Ortaya da aşırı güçlü bir insan evladı çıkar. İlk fundakalp ise yine Skyrim’de savaştığımız Kızıl Kartal isimli bir Enginyurtludur. Bu tamamen büyülü bir olay olduğu için gerçek tarihte buna benzer şeyler görmemiz elbette ki mümkün değil.

Tarihte Wyrd

Elder Scrolls’un wyrdlerini kabaca öğrendiğimize göre şimdi de tarihteki karşılığına geçelim. Wyrd kelimesi aslında bugünkü İngilizce’de kullanılan “weird” yani tuhaf kelimesinin atasıdır. O da Eski Norse dilindeki urðr kelimesinden türemiştir. Nors mitolojisinde kaderi belirleyen üç tane Norn denilen tanrı vardır: Urðr, Verðandi ve Skuld. Urðr geçmiş zamanı, Verðandi şimdiki zamanı, Skuld ise gelecek zamanı temsil eder. Geçmiş zamanı yazan tanrıçanın ismi zamanla değişime uğrayarak weird haliyle günümüze gelmiş.

Peki tarihte kadın druid var mıydı? Doğrudan ifade edilmese de Roma ve Yunan kaynaklarının satır aralarını incelediğimizde var denebilir. Romalı coğrafyacı Mela’nın yazdığına göre Fransa’nın kuzeybatı ucundaki Bretonya bölgesinin açıklarında bulunan bir ada, Gallizenae adı verilen kadın rahibelere ev sahipliği yapıyormuş. Dokuz bakire rahibenin yaşadığı bu yere erkekler giremezmiş ve bu rahibeler hekimlikten kahinliğe kadar farklı alanlarda hizmet sunuyormuş.

Kadın druidlerin varlığına başka bir kanıt ise Roma’nın Britanya adasını işgali sırasında ayakta kalan son özgür bölge olan, Galcesi Ynys Mon, İngilizcesi ise Anglesey’de yapılan savaş. Ayrıca Eluveitie dinleyen metalcilere selam olsun. Günümüz Galler’inde daracık bir yolla karaya bağlı olan Anglesey’i ele geçirmek için lejyonlar MS 60’ta harekete geçer. Tarihçi Tacitus’un aktardığına göre karşı cephede “siyah cüppeler giymiş ve dağınık saçlarıyla kollarını yukarı kaldırıp haykıran, kendi tanrılarına yakaran kadınlar” vardır. Bu kadınlara doğrudan druidler olarak hitap etmese de adanın druidler açısından kültürel bir merkez olduğunu ve kadınların da druidler gibi giyindiğini göz önünde bulundurursak, bunlara kadın druidler denebilir.

Romalılar burada zafer kazandıktan sonra nefes almadan Iceni kabilesinin kraliçesi Boudica’nın çıkardığı isyanı bastırmaya çalışırlar. Bu noktada da ilk çağda nadir de olsa kadınların yönetici olabildiğini görüyoruz.

Son olarak Roma imparatoru Aurelianus da MS 270 civarlarında kadın bir druide geleceği hakkında kehanette bulunmasını ister. Örnekler çoğaltılabilir ama konudan aşırı sapmamak adına burada keselim. Druidler Kelt kültürü ile iç içe geçtiği için ve Kelt kültür coğrafyası da çok geniş bir alana ve zaman dilimine yayıldığı için, kadın druidler yoktu diye kesin bir kanıya varmak doğru olmaz. Verilen örneklerden anlaşılacağı üzere kadın druidler yaygın olmasa da mevcuttu.

Yeni Bir Vatan: Systres

Kardeş örgüt wyrd’i ele aldığımıza göre artık denize uğurladığımız druidlere dönebiliriz. Birinci Çağ 330’da High Rock sahillerinden bilinmeze yelken açan druid gemileri, güney istikametinde ilerleyerek Systres takımadalarına ulaşırlar. Yolculuk esnasında bir kaç gemi ise rotasından sapıp kaybolur.

Systres Adası
Systres Adası

Druidler Bölünüyor

Druidler karaya ilk ayak bastıklarında volkanik bir takımada olan Systres’i büyü güçleri sayesinde ehlileştirip yeşillendirdiler. Aktif volkan olan Firesong Dağı’nın bulunduğu Y’ffelon adasından zamanla diğer adalara yayılacaklardır. Farklı bölgelere göç etmek de doğal olarak farklı fikir akımlarına sebebiyet verir. Y’ffre’nin öğütlerini kendilerine göre yorumlayan druidler üç tarikata bölünür.

Eldertide Çemberi, Galen ve Amenos adalarında ikamet eder. İnsan ve elf medeniyetinin doğayı hor kullandığını ve dolayısıyla dengeyi sağlama amacıyla hem soyut hem de somut anlamda fanilerin açgözlülüğünü yok etmeyi amaçlamaktadır.

Firesong Çemberi ise Firesong yanardağının bulunduğu Y’ffelon adasındadır. Bu adaya yabancıların girmesi yasaktır ve kendilerinden olmayanı kabul etmezler. Druid çemberleri arasında en agresif ve izolasyonist olanları bunlardır.

Son olarak Stonelore çemberi ise farklı ırktan dahi olsa herkese kucak açan, medeniyeti daha çok benimseyen çemberdir. Doğadan uzaklaşıp şehir hayatına saplanan Breton kardeşlerini ait oldukları yerlere geri döndürmeye çalışan, ama bunu yaparken de zamanın getirdiği kazanımları göz ardı etmeyen kafası en rahat druid çemberidir.

Druidlerin ortaya çıkışı ve yeni vatanlarına göçleri bu şekilde. Hikayenin buradan sonrası Systres adasının tarihi olarak devam ediyor. Eğer sonraki çağlarda neler yaşandığını öğrenmek isterseniz kanaldaki Systres Tarihi videosuna göz atabilirsiniz. Şimdi gelelim druid kültürünün özelliklerine ve gerçek tarihteki benzerliklerine.

Druid Kültürü ve Ahlak Bilgisi

Druidlere dair en güncel görselleri ve bilgileri Elder Scrolls Online’ın High Isle ek paketinden ediniyoruz. Yapımcılar haritayı oluştururken kaçınılmaz olarak gerçek tarihimizdeki arkeolojik bölgeleri ve druid kültürünü temel almışlar. Bakalım bunlar nelermiş.

Megalit ve Cairn

Druid dendiğinde çoğu kişinin aklına Stonehenge gelir. Binlerce sene önce üç kaya parçasını üst üste dizen insanların eserini vay anasını adamlar neler yapmış be diye izliyoruz. Antik Yunanca’da büyük anlamına gelen mega ve taş anlamına gelen lithos’un birleşimiyle oluşan bu “büyüktaşlar”ın farklı kullanım amaçları var. Önemli bir kişinin mezarını işaretleme, önemli olayları anımsama ve sınır belirleme gibi amaçlarla inşa edildiğine dair teoriler var.

Megalitlerin küçük versiyonu olan cairnler de benzer sebeplerle yapılıyor. Boyutu sebebiyle bunları yapmak daha kolay tabi ki. Özellikle gömü alanlarını belirlemek ve yol işaretçisi olarak kullanım alanları mevcut. Hatta cairnleri Skyrim oyununda bolca görüyoruz. High Hrothgar’ın bulunduğu dağa tırmanırken patikanın rotasını işaretleme amacıyla yol kenarlarında bulunuyor. Ayrıca mezarların başında mezar taşı niyetine de kullanılmakta.

Nemeton

Kelt inancında kutsal korulukları ve ayin alanlarını tanımlayan bu kelime aynı zamanda kelt panteonunda yer alan doğa tanrıçasının da ismidir. Keltlerin ibadet alanları açık alanlardır ve kutsal olduğuna inandıkları korularda, tepelerde, nehir kenarında ve dev meşe ağaçları onların nemetonudur. Ve tabi ki bu alanları belirlemek için de etrafına taşlar dikerler.

Elder Scrolls’ta ise nemeton benzeri yapıları High Rock yerine özellikle Systres adalarında görüyoruz. Çünkü ne yazık ki High Rock’taki druid kültürünün izleri tamamen silinmiş durumda.

Wyrd Ağaçları

Nemeton ile benzer yapıya sahip olan Wyrd ağaçları devasa meşe ağaçlarıdır. Elder Scrolls Online’ın Grahtwood haritasındaki ağaç şehir Elden Root da bir meşe ağacıdır. Bunun gibi devasa ağaçların kutsal ruhları vardır ve wyrdler buraları kutsal alan kabul eder. Nemeton tarzı ibadet ve ayinlerini burada gerçekleştirirler. Bu ağaçların yaşlarının Tamriel ile aynı olduğu söylenir. Evren ilk yaratıldığında şekilsiz olan doğadaki canlılara Y’ffre şekil vermiş ve ilk insanlar ile elfler kabul edilen Ehlnofeyler’den kendini kanıtlayanlara da bu ağaçları koruma sorumluluğunu yüklemiştir.

Meşe ağaçları gerçek hayatımızdaki druid tarihinde de önemli bir yere sahiptir. Hatta sadece druid değil, uzun yaşamından ötürü Roma, Yunan ve Germenler dahi onları kutsal saymıştır.

Druid Mimarisi

Meşe ağaçlarını seven druidlerimiz gittikleri Systres’te kendilerine has bir mimari kültür de oluşturmuşlar. High Rock’un wyrd kulübelerine benzeyen taş bloklarla inşa edilen kulübelerde yaşarlar. Genel olarak druid mimarisinin nereden esinlendiğini Elder Scrolls Online’ın Sanat Direktöründen dinleyelim:

“Firesong ek paketini yapmaya başladığımızda doğayı ve sadeliği benimsemiş, ancak hiçbir şekilde ilkel olmayan sofistike bir kültür fikrini genişletmemiz gerektiğini biliyorduk. High Isle içeriğinde druidlerin yığma taş ve sazdan yapılmış yuvarlak kulübeleri basit ama ilkel değildi ve Galen’de bu fikri, druidlerin Nirn’le olan derin bağını, adanın ve güçlerinin volkanik kökenlerini hatırlatan kayalara oyulmuş yüzleri ve volkanik lav tüneli şekilleriyle genişlettik. Açıkçası Stonehenge ve onun dünyamızın gerçek druidleriyle olan bağlantısı tasarımımızda rol oynadı, ancak Mezoamerikan Olmek’in bazı şaşırtıcı heykellerinden ve elbette Paskalya Adası’ndaki Moai’den de ilham aldık. Druidlerin kayaların içinde yaşadığı fikrini daha önce de araştırmıştık, bu nedenle gerçek dünyadan daha fazla ilham aradık ve Göreme Milli Parkı ve Dalyan’daki Likya mezarları başta olmak üzere antik Türkiye’de ve çevre bölgelerde kaya içine oyulmuş yapı örneklerinden faydalandık.” As bayrakları as as!

Evet arkadaşlar görüldüğü üzere Tamriel druidlerini tasarlarken Paskalya Adası’ndan Türkiye’ye kadar geniş bir coğrafyayı incelemişler. Dağların ve kayaların içlerine ev yapma fikri Elder Scrolls’ta yeni değil. Dwemerler dağ içlerine devasa şehirler inşa etmişlerdi. Ama yapımcılar druidler vasıtasıyla bu konuyu biraz daha artistik hale getirmişler.

Ringfort

Gerçek tarihle örtüşen bir diğer mimari yapı ise yoğunlukla İrlanda’da gözüken ringfort. Adı üzerinde, kuşbakışı bakıldığında yüzük gibi dairesel bir biçimde duvarla örülü, ve ortasında ev yada evler bulunan tahkimattır. Genel olarak yığma toprakla yapılan ringfortlar aynı zamanda taşla da inşa edilmiştir. Coğrafyada yoğun bulunan materyal neyse onu tercih etmişler. İrlanda’nın tarımsal verimliliği yüksek doğu topraklarında bulunan ringfortlardaki taşlar zamanla tarlaların sınırlarını belirlemek için sökülüp tekrar kullanılmış, haliyle buranın ringfortları batıya kıyasla daha yıkık dökük halde. Tek bir ailenin köleleriyle ikamet ettiği bu mekanların aynı zamanda ahır amacıyla kullanıldığı tezi de ortaya atılmış.

Tamriel’ın druidleri de Systres adalarında aynı yapılardan inşa etmişler. Fakat gerçek hayattakinden farkı, oyundaki yapıların yaşam alanından ziyade ibadet alanı görevi görmesi. Çünkü ringfortun orta alanında herhangi bir ev veya üstü kapalı alan bulunmuyor. Aksine dikili taş gibi veya meşe ağacı gibi dini niteliğe sahip yapılar var. Bizim druidlerimiz bu yapıyı sanki daha çok açık hava ibadet alanlarını belirleme amacıyla kullanmış.

Green Man ve Y’ffre

Özellikle mimari alanda karşımıza çıkan bir başka benzerlik gösteren motif ise green man. Systres adasında hem heykel hem de duvar süslemesi olarak görmek mümkün. Yaşlı bir adam suratının bazen ağzından bazen de gözünden yapraklar fışkıran bu sembol, gerçek hayatta da bulunuyor. İlk kez 1939’da ismi konan bu figürün kökeni ve ne anlama geldiğine dair kesin bir bilgi yok. Druid kültürünün bir parçası olmaktan ziyade, Hristiyanlık öncesi ve sonrası Avrupa’da yaygın görülen bir tasarım. Almanya’nın katedrallerinden, İstanbul’daki Bizans mozaiklerine kadar geniş bir coğrafyada rastlanıyor.

Green Man Figürleri
Green Man Figürleri

Bugün çoğu kilisede bu motifi görmek mümkün. İngilizce’de “yeşil adam” denmesine rağmen örneğin Fransızca’da “yapraklı baş” tabiri kullanılmış ki aslında daha doğru bir kullanım. Yapraklardan ötürü doğayı ve tabiatı çağrıştırabilir. Fakat ortaçağ kilise kültüründe orman korkulan bir yer ola gelmiştir. Günümüzde orman dendiğinde kestane gürgen palamut, altı yaprak üstü bulut akıllara gelir, doğa yürüyüşü ve mangal hafızalarımızda canlanır. Ama bundan bin sene öncesine gittiğinizde ormanda vahşi canavarların ve insan yiyen kurtların olduğu; orman bilinmeyen, mistik ve uzak durulması gereken bir bölge olarak inanılırdı. Dolayısıyla kavramların zaman içerisinde algılanma biçimleri nasıl değişiyorsa, yeşil adamda da böyle bir değişim olmuş olabilir.

Bir teoriye göre yeşil adam, Hint mitolojisindeki kirtimukha’dan türemiştir. Hint mitolojisine girip balataları yakmayalım o yüzden özet geçelim, bu figür aslan veya kaplan suratlı, pörtlek gözlü ve çenesi olmayan, onun yerine yaprak ve çiçekler bulunan bir figürdür. Bu canavarı veya figürü yaratan tanrı onu sarayının kapısında nöbet tutmakla görevlendirmiş ve böylece Hintler kirtimukha’yı kötü misafirleri evlerinden uzak tutmak için kapı eşiklerine asmaya başlamışlar. Tıpkı bizdeki nazar boncuğu gibi. Aynı mantıkla belki de yeşil adam ormandan gelen ürkütücü yaratıkları kiliseden uzak tutmak amacıyla kullanılmış bir figür olabilir.

İşin doğa ile ilgili teorisindeyse bu figürün gerçekten de doğa ve bereket tanrılarını temsil ettiği anlatılıyor. Erken Anadolu ve Doğu Akdeniz uygarlıklarının tanrılarında sıklıkla görülen bir konsept olan hasat tanrılarının Avrupalılaşmış hali olabilir. Mezopotamyalılardaki Dumuzi, Mısır’daki Osiris, Fenike’de Adonis ve Frigyalılarda’ki Attis gibi.

Günümüzde en yaygın kabul edilen görüş ise onun yeniden doğuşu ve baharı sembolize etmesi. Yeşil adamın kim ve ne olduğuna dair daha detaylı bilgi isteyenler kullanılan kaynaklara göz atabilir, biz şimdi Elder Scrolls tarafına geçelim.

Tamriel’ın druidleri Y’ffre’yi baş tanrı olarak kabul ediyor. Y’ffre kimdi? Tabiata şekil verip onu yaratan tanrıydı. Dolayısıyla druidlerin tapınakları bütün tabiattır, ve tanrılarını da tabiatta işlemeye çalışmışlar. Özellikle Bosmerların büyük saygı duyduğu bu tanrıyı druidler farklı şekillerde de isimlendirmiştir. Yeşil Kral, Nirn’ün Uyuyan Babası ve Yeşil Adam bunlardan bazıları.

Evren yaratıldığında varlıklar çamur gibi şekilsizdi. Bu ise sürekli kaosa sebebiyet vermekteydi. Y’ffre bu durumu bitiren tanrıdır. Her varlığa kalıcı şeklini vermiş ve isimlendirmiştir. Ağaçları, böcekleri, kayaları ve nehirleri şekle sokup onların günümüz haliyle yaratılmasını sağlar. Bu bakımdan tabiata saygı duyan çoğu Tamriel halkı Y’ffre’ye büyük saygı gösterir.

Tarihteki yeşil adam bir tanrı olmak yerine mistik bir figürken, Y’ffre bir tanrıdır. Bu ufak nüansa rağmen tasvir olarak ikisi de birbirine benziyor.

Triquetra Sembolü

Dikkat çeken bir diğer sembolizm ise triquetra yani üç köşeli düğüm. Breton ırkının geleneksel sembolüdür. Zırhlarında, armalarında ve dövmelerinde bu sembolü görmek mümkün. Sembolün kökeni ise Bretonların druid kültüründen geliyor. High Rock’tan göç eden druidlerimiz, yeni vatanları Systres’e geldiklerinde üç farklı druid çemberine bölünmüştü. Üç farklı gruba rağmen birlik olduklarını sembolize etmek için bu tasarımı kullanmışlar. Farklı olsak da beraberiz mesajı içeren triquetra’yı anakaradaki Bretonların ne zaman ve nasıl benimsediği bilinmiyor.

Triquetra’nın kuzeni olan üçlü sarmal sembolünü tarihte bolca görüyoruz. Ama daha çok kelt uygarlığı ile özdeşleşmiş.

Druid Fasulyelerinin Faydaları

Atlantik Avrupası’nın ve Tamriel’ın druidlerinin öyküleri bu şekilde. Systres’e olan göçlerinden sonra ana karada druidlik neredeyse yok olmanın eşiğinde. En başta da söylediğimiz gibi Elder Scrolls Online druidlere en çok içerik ekleyen Elder Scrolls oyunu. Ama ESO’nun Skyrim’in yaklaşık bin sene öncesinde geçtiğini, ve bu aradaki zaman diliminde druidlerin neler yaşadıklarını bilmiyoruz. Bir sonraki lore videosunda görüşmek üzere, sakalınız bol olsun.

Bibliyografya

Kara, S. (2023). Kelt Dini ve Druidler (Tez No. 800979) [Yüksek lisans tezi, İstanbul Üniversitesi]. YÖK Tez Merkezi. https://tez.yok.gov.tr/UlusalTezMerkezi/giris.jsp

Reeve, M. (2012). Of Druids, the Gothic, and the origins of architecture: The garden designs of William Stukeley (1687-1765). The British Art Journal, 13(3), 9–18. https://www.jstor.org/stable/43490569

Raglan, Lady. (1939). The “Green Man” in Church Architecture. Folklore, 50(1), 45–57. http://www.jstor.org/stable/1257090

MacDermott, M. (2023). In Search of Green Men. Journal for the Study of Religion, Nature & Culture, 17(2), 253–267. https://doi.org/10.1558/jsrnc.25765

Whitehead, A., & Letcher, A. (2023). ’We’ll All Dance each Springtime with Jack-in-the-Green’¹: The “Green Man Complex” in Contemporary British Culture. Journal for the Study of Religion, Nature & Culture, 17(2), 228–252. https://doi.org/10.1558/jsrnc.20463

Koch, J. T., & Holley, A. (2005). Celtic Culture: A historical encyclopedia. ABC-CLIO.

Piggott, S. (1968). The Druids. Thames & Hudson.

Hutton, R. (2009). Blood and Mistletoe: The History of the Druids in Britain. Yale University Press.

Hutton, R. (2022). Queens of the Wild: Pagan Goddesses in Christian Europe: An Investigation. Yale University Press.

Cunliffe, B. (2010). Druids: A Very Short Introduction. Oxford University Press.

Kaya, M. (2018). İlk Çağ Tarihi Ve Uygarlığı. Bilge Kültür Sanat Yayınevi.

Allen, J. R. (1903). Celtic art in Pagan and Christian times.